Sanırım vaktin geçmiş gene de cevap vermek istiyorum belki hocan gelmemiştir veya uzatma almanın yolunu bulmuşsundur :D
Galileo Jupiter'in uydularını keşfetti. O zamana kadar her şeyin yer(dünya) üstüne bina edildiğine inanılıyordu. Kainatta ki tüm cisimlerde dünyayı merkez alarak belirli gök katmanları halinde dönüyorlardı. Yani tüm kainat bir nevi katı-durağan bir yapıdaydı. Bu yüzden hareket yere göre belirlenirken bunun göreleli olduğu düşünülmüyordu(mesela aya göre de dünyanın döndüğü düşünülmüyordu) Galile Jupiter'in de etrafında bir şeylerin döndüğünü bulunca Kopernik'in kainatın merkezini güneşe çeken görüşünün ilerisine gitti. Kainatın hiçbir merkezi yoktu. Neyin hareket edip etmediği veyahut hangi hızla hareket ettiği tamamen gözlemci nesnenin konum ve hızına bağlıydı. Bir uzay mekiğinde dünyaya doğru hareket ediyorsan mekikteki dünyayı kendine yaklaşır olarak görür, dünyadaki ise mekiği. Üç mekik uzayın sonsuz karanlığında peş peşe gidiyor olsun. Dünyadan çıktıklarında sırasıyla 30-20-10 km hızları olduğu dünyadaki gözlemci makine tarafından(dünyaya göre) ölçülmüş olsun. Uzayda bir birlerine baktıklarında en arkadaki der ki ''iki mekikten hızlı olan benden 20, yavaş olan 10 km hızla aynı yönde uzaklaşıyor.'' Ortadaki der ki ''arkamdaki benden 10 km hızla geriye, önümdeki 10 km hızla ileriye doğru uzaklaşıyor''. Herhangi biri, diğer bir mekiğin etrafı nasıl gördüğünü sadece toplama çıkarma yaparak(bağıl hız formülüne bakabilirsin) anlayabilir.
Kısaca Galileo Jupiter'in etkisiyle şunu demiştir ''Nesnelerin konumu, hareket-sabitlik durumu ve hızları o nesnenin saydığım özelliklerini değerlendirecek gözlemciye bağlıdır. Her gözlemci kendi konumunu merkez, hareket durumunu sabit olarak kabul edip cisimlerin bu özelliklerini değerlendirir. İki farklı gözlemci iki aynı cisim için iki farklı hareket gözlemleyebilir'' Örneğin aydan bakarsan dünya dünyadan bakarsan ay döner.
Einstein'dan önce ise ışık hızı ile elektro manyetik dalgaların aynı hızda hareket ettiği bulundu. Bu da evrensel hız sabiti fikrini doğurdu. Yani ışık hızı dediğimiz yaklaşık saniyede 300 bin km lik hız bir cismin ulaşabileceği en yüksek hızdı. Bu ne demek? Gözlemciye bağlı olarak bile değişmeyen bir hız var!
Saniyede 200 bin km hızla hareket eden iki uzay cismi bir birlerine doğru gelmiş olsun. Galieo'dan yolacak çıkarak konan Newton'un bağıl hız formülüne göre ikisi bir birini 400 bin km hızla geliyor olarak görmeli(arabayla giderken karşıdan gelen arabayı, oturduğumuz yerden gördüğümüzden daha hızlıymış gibi görürüz) Bu yeni keşfe göre hiç kimse 300 bin km den daha hızlı bir şey göremez! O zaman nedir bu işin hikmeti? İşte Einstein'in özel görelelik ilkesi bunu açıklamak için inşa edilmiştir. Yepyeni formüllerle hizmete sunulmuştur. O teori şunu ortaya koyar ''zaman ve mekan da göreleli'' Yani 200 bin km/saniye hızla birbirine doğru hareket eden cisimler bir birlerini 270 bin km/saniye gibi bir hızla göreceklerdi. Bu nasıl mümkün olur? Hız formülü (Hız=yol/zaman) şeklindedir. Galileo'ya göre hız göreceliydi evet ama sınırı yoktu. Einstein'in yeni teorisi sayesinde anlaşıldı ki, evrensel hız sabiti varken aslında hız gibi yol ve zaman da göreceli olmalıydı.
Einstein'da kısaca şunu der ''Galileo'nun dediklerinin üzerine ekleme yapıyorum. Artık evrensel hız sabitinden haberdarız. Onun söylediklerinin yanısıra bir cisim için kat edilen yol ve geçen zaman da gözlemciye bağlıdır. İki farklı gözlemci aynı cismin aynı süreçteki hareketini gerçekleştirirken aldığı zamanı da, kat ettiği mesafeyi de farklı gözlemleyebilir'' Yani yukardaki mekiklerde dünyanın tepesinden bir uzay mekiği ile ışık hızına yakın hızda hareket eden bir uzaylı görsek biliriz ki onun saatinin saniyesi hızının ışık hızına yakınlığına bağlı olarak bizim saatimizde dakikalar, saatler, günler, yıllar... alıyor olabilir. Ve o uzaylı güneş ile dünya arasındaki mesafeyi bizden -saatinin yavaşlığı ile doğru orantılı- olarak çok daha kısa görüyordur.
Bu konuları yazarak ifade etmek çok zor...