Uyumanın biyolojik zorunluluğunu anlayabilmek için, yüksek yapılı canlıların kısa özgeçmişlerini kısaca incelemek gerek.
Canlılığın güneşe göre evrimleştiğini, tek hücreliler dahil dahil bütün organizmalarda sirkadiyen ritmin olduğunu biliyoruz. Sirkadiyen ritm, bir türün güneşe göre temel yaşamsal faaliyetlerini belirleyen düzendir. Avlanma, yeme içme, dinlenme uyuma gibi temel yaşamsal faaliyetler, türe özel belirlenmiş biçimde biyolojik saat şeklinde evrim sürecinde oluşmuştur. Bu nedenle uçak seyahatlerinde bu düzen değiştiği için uyum sağlamakta zorlanırız kısa bir süre. (jetlag) Ya da gece hayatı, güneş battıktan sonra yemek, gece mavi ışığa maruz kalmak gibi sirkadiyen ritmi bozacak bütün davranışlarımız, bizi jetlag yapar aslında. Etkilerini daha çok enerji azlığı ya da duygudurum değişimi gibi yaşarız ancak önemsemeyiz. Bütün biyolojik reaksiyonlar, sindirim, hormon düzeni ve tamamen sirkadiyen ritme göre işler. Bu durumda ilk akla gelen soru, 6 ay gece 6 ay gündüz olan yerlerde bu ritm bozulacağı için insanların hasta olması gerekmez mi. Kişinin içinde bulunduğu fiziksel şartlara adapte olması gibi bir durum söz konusu. Aynen uçak yolculuğu sonrası bir süre sonra yeni konumdaki şartlara uyumlanması gibi. Ancak bütün uyumlanma, adaptasyon süreci, biyolojik bir kapasiteyi kullandığı için bedel ödetir bireye. Kısa süreli değişimlerde bu bedel daha fazladır. Yıllardır kutba yakın yerlerdeki adaptasyon daha gelişmiş olacaktır.
Görüldüğü üzere biyolojik ritmimiz sekteye uğradığında dahi sorunlara giden yol kısalmaya başlamakta. Otonom sinir sistemi altında bulunan sempatik ve parasempatik sistemler açısından, gece ve gündüz parasempatik sisteme belli sürelerde geçmek zorundayız. Gündüz en az 1 saat parasempatik (dinlenme rejenerasyon), gece de uyku boyunca parasempatik sistemde kalmak zorundayız. Belli bir süre uyumazsak ölüyoruz biliyoruz ki. Biyoloji, termodinamik ilkelerden 2. olan entropiye karşı bir direnç olduğu için, kendini onarmak, dinlenmek, yenilemek zorunda. Bu da gece uykusu ile mümkün. Kanserleşmiş hücrelerin tespiti ve temizlenmesi, beynin metabolik atıklardan temizlenmesi gibi an işlerin yanında sayılamayacak kadar çok faaliyet gece uykuda yapılmaktadır. Yani gündüz nasıl kortizol adrenalin noradrenalin etkisinde faaliyette olmak bir gereklilik ise, gece de melatonin etkisinde prefrontal korteksin aktivitesi en az a inmiş haline geçmek zorunda.
Biz gündüz yaptığımız faaliyetleri önemsiyoruz gece boş geçiyormuş gibi geliyor ancak, önem açısından gece yapılan biyolojik faaliyetler çok daha önemli. Çünkü telafisi malesef ki yok. Bilerek az uyuyan, gece elektronik ışıklara maruz kalan bir kişi, bunların etkisini hemen görmeyebilir. Özellikle genç ise biyolojik olarak tölere edebilir. Ancak yenilenme vs için harcanacak biyolojik kapasite, bu tölere işleminde kullanılacaktır. (sigara içenlerde olduğu gibi) Yani uyku düzensizliklerinin neden olduğu onlarca hastalık, aslında hoyratça kullanılan biyolojik kapasite demek oluyor.
Sadece gece değil, gündüz de meditasyon yaparak sakin - parasempatik mod a geçmek zorundayız. Hatta mecburuz. Eksiden stres kaynakları reel idi ve geçiyordu. Oysa "modern" yaşamda stres hayatın tam da merkezine oturmuş durumda. Stres ise kortizol adrenalin demek. Yani parasempatik sisteme geçmeyi zorlaştırıcı bir faktör demek. Uyku kalitesinin düşmesi demek. Hızlı yaşlılık, ya da hastalıkların erkene gelmesi demek.
Kaynaklar
- Robert L Sack, MD, Dennis Auckley, MD, R. Robert Auger, MD, Mary A. Carskadon, PhD, Kenneth P. Wright, Jr, PhD, Michael V. Vitiello, PhD, Irina V. Zhdanova, MD. Circadian Rhythm Sleep Disorders: Part I, Basic Principles, Shift Work And Jet Lag Disorders. (10 Şubat 2021). Alındığı Tarih: 10 Şubat 2021. Alındığı Yer: oxford academic | Arşiv Bağlantısı