Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Sorulara Dön
Yiğit Gülay
Yiğit Gülay
2,167 UP
Üye
4

Neden dünya adil değil?

Dünya neden adil değil
5,376 görüntülenme
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
2 Cevap
Emre Adıyaman
Hukukçu Birisi

Soruya materyalist açıdan baktığımızda dünyanın adil olmamasının pek çok sebebi olabilir. Adalet kavramı Arapça kökeni itibarıyla "denge" anlamı taşıyor. Gerçekten de dünyada pek çok adaletsizlik, dengesizlik, görmek mümkün. Ekonomik dengesizliği ele alalım. Küresel anlamda ekonomik dengesizliğin sebebinin esas olarak üretim araçlarında tek tek bireylere verilen malik olma yetkisinin, mülkiyet hakkının, olduğunu düşünüyorum. Bu hak, sahibine hukuken üç yetki tanır: kullanma, yararlanma ve tasarruf... Özellikle tasarruf yetkisi mülkiyet hakkına karakteristik özelliğini verir. Bu yetki sayesinde ancak malik, mülkiyetindeki eşyayı satabilir, kiralayabilir, bağışlayabilir, yok edebilir; eğer o eşya aynı zamanda üretim aracıysa o eşyada diğer kişileri ücret karşılığı çalıştırabilir. Kendi mülkiyetindeki üretim aracında, örneğin bir fabrikada, kimi, ne kadar süreyle ve ne ücretle çalıştıracağını mülkiyet hakkı dolayısıyla malik belirler. Öte yandan bunun yaratacağı bir takım dengesizlikleri engellemek amacıyla özellikle günümüzde bir takım sınırlar öngörülmüştür. Bu sınırlar mülkiyet hakkının varlığını tanımakla birlikte bir takım çerçeve öngörür. Örneğin bugün Türkiye'de Asgari Ücret Tespit Komisyonu adı verilen bir komisyon tarafından asgari ücret her yıl yeniden belirlenmektedir. Bir kişi, örneğin fabrikasında, mülkiyet hakkına sahip olsa dahi o fabrikada çalıştıracağı kişilere aylık olarak en az bu ücreti ödeyecektir. Bu gibi hukuki sınırlamaların yanı sıra piyasadan kaynaklı doğal sınırlamalar da mevcuttur. Ancak burada esas olarak söylemek istediğim şey tıpkı monarşilerde monarka siyasi olarak verilen yetkilerin bir takım dengesizliklere sebep olması gibi kapitalist sistemlerde de tek tek bireylere verilen üretim araçlarına malik olma yetkisinin bir takım dengesizliklere sebep olduğu ve hatta bunların (monarşilerin sınırlandırılmasını, meşruti monarşileri, hatırlatırcasına) bir takım düzenlemelerle giderilmeye çalışıldığı olgusudur. Üretim araçları üzerindeki mülkiyet hakkının toplumlarda ne gibi sonuçlara sebep olduğu üzerine düşünelim. Bu hak sayesinde bir takım insanlar bu araçlara maliktir ve geçimlerini bu araçlarda başka kişileri çalıştırarak sağlar. Esasen örneğin bir fabrikanın işletilmesinde malikin herhangi bir katkıda bulunmasına gerek yoktur. Fabrikanın idari anlamda işletilmesinde dahi patronun kendisi çalışmamakta, başkalarını çalıştırmaktadır. Öte yandan geri kalan diğer insanlar bu araçlara malik olmadıklarından ve yaşamak için paraya ihtiyaç duyduklarından geçimlerini bu araçlarda ücret karşılığı çalışarak sağlar. Marksist literatürde birinci tip insanların oluşturduğu sınıfa burjuvazi, ikinci tip insanların oluşturduğu sınıfa ise proletarya denir. Bu cümlelerden doğan sonucu önerme olarak ifade etmek gerekirse "proletarya yaşamak için burjuvaziye emeğini satar". Burada sosyolojik olarak "emeğin değeri" konusu gündeme geliyor. "Emeğin değerinin nasıl belirleneceği" sorunu günümüzde de ciddi biçimde tartışılıyor. Burada kapitalist sistem temelinde düşünecek olursak proletarya/işçiler burjuvaziye/patronlara "emeğini" satmaktadır. Yani işçinin patrona maddi olarak verdiği hizmet işçinin "enerjisidir". Bu nedenle kapitalizme göre patronun vereceği ücret esas olarak o işçinin enerjisini geri kazanması için gerekli değer olmalıdır. Nitekim bugün Türkiye'de de asgari ücret "açlık sınırına" göre belirlenmektedir. Öte yandan bunun bir diğer sonucu açlık sınırında ücret elde eden işçilerin gıda ihtiyacı dışındaki ihtiyaçlarını karşılamak için borçlanacağı olgusudur. Bir yandan patronlar işçilerin emeğini satın alarak o emek sayesinde soyut olarak mülkiyet hakkı sahibi oldukları fabrikalarında ürünler elde etmekte ve o ürünlerin satışından gelir kazanmakta öbür yanda işçiler ücretleri açlık sınırında olduğu için borçlanmadan yaşayamamaktadır. Her ne kadar KOBİ'ler (küçük ve orta büyüklükteki işletmeler), vergilendirme sisteminin de bozuk olmasının etkisiyle işçiye açlık sınırından yukarı ücreti vermekte güçlük çekse de esas olarak büyük işletmelere bakıldığında şirketler (üretim araçlarına malik tüzel kişiler) açlık sınırında ücret verdikleri işçilerin emekleriyle kendi fabrikalarında üretilen ürünlerden ciddi anlamda "artı değer" kazanmaktadır. Kapitalizmin teknolojik ilerleme için ihtiyaç duyduğu sermaye birikimi de buradan gelmektedir. Daha açık ifade etmek gerekirse bir işçi patronuna emeğini satmakta, bunun sonucunda o patronun fabrikasının bir takım değerler üretmekte, üretilen değerde mülkiyet hakkı iddia etmemekte, bu değerleri "üretim araçlarındaki mülkiyet hakkı gereği" patrona vermekte, emeğinin karşılığını ise ücret cinsinden elde etmektedir. Üretilen ürünlerin değerinden ücret çıkarıldığından artan değere de "artı değer" denmektedir. Bazı işletmeler (örneğin KOBİ'ler) bu artı değeri çeşitli sebeplerle elde edemez ya da etkili bir şekilde kullanamazken bazı işletmeler (örneğin küresel şirketler) bu artı değerden ciddi anlamda sermaye kazanmaktadır. Sonuç olarak da küresel ölçekte ciddi gelir dengesizlikleri/adaletsizlikleri meydana gelmektedir.

586 görüntülenme
0
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Muhsin Alperen Yılmaz
Biyoloji Öğrencisi

Merhaba.Medeniyet şafağını söktüğünden beri insanlık hep bu sorunun üzerine kafa yormuş.Belki büyük bir iddia ama dinler,kişisel inançlar bu sorunun mantıklı bir cevabı verilemediği için ortaya çıktığını düşünüyorum.Konuyla ilgili "İlk 1 saniye" adlı Prof.Dr.Ali Demirsoy'un kaleme aldığı kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.Bu soru bize has bir soru.Bir fil'in,"dünya ne kadar adaletsiz? Ben bu heybetimle neden et yemiyorum arkadaş?" dediğini duymanız imkansız yakındır.Ya da bi kedi,"bu kadar tatlılığımla ben neden çöplerde yaşamak zorundayım da benden daha az tatlı olan kediler, ballar, kaymaklar -bir de çok sevdiğim için mamalar içinde -yaşıyor?" dediğini de duymazsınız.Belki biz hissedemesek te bunu diyorlardır.Kim bilir.Ancak doğaya baktığımızda adalet kavramının,en azından bizim tanımımızla adalet kavramının hemen hemen hiç bir yerde tezahür etmediği görülür.Düşünür müsünüz,dallı budaklı güzelce boynuzlu bir geyiksiniz ve hayatta hiçbir suçunuz olmadığı halde su içerken, leoparın biri saatte 60km/s hızla gelip kafanızı löp diye koparıyor.Bu adalet mi? Bence değil.Ancak madalyonun diğer bir tarafı var: leopar o geyiği yemezse kendisi ölecek.Demek ki yaşayabilmek için böyle soyut kavramlara kafa yormak yerine hayatta kalabilmek için avantajlı olan yönlerimize ağırlık vermeliyiz.Bundan sonra artık bir "reason" neden yoktur.Öleceksin da bundan daha temel neden mi olur? Neden ölmemeliyiz diye de sorarsanız,çünkü canlı ve canlılık emaresi gösteren(virüsler vs) her şey gibi bizim de kodlarımızda ölmemek var.(Örneğin Yeni doğan bir bebek ağlar çünkü ağlama sesi çevreden yardım istemektir,ölmemek için.) Neden kod.. Bunların arkası gelmez çünkü lanet olası, her şeyi düşünebiliyoruz.

İnsanlar adalet ister çünkü savunmasız ve güçsüz oldukları için, kendilerine zarar veren herhangi bir şeye karşılık veremedikleri zaman; kendisinden daha büyük bir gücün kendisine zarar verene zarar vermesini ister.Bunda haklıdır.Çünkü ne yapacak ki başka? İşte tam bu noktada üstün,yüce inançlarımız,"Allaha havale etmelerimiz","Cehennemde yanasın inşallahlarımız" "Yaptığın yanına kalmasınlarımız" başlar.Öte yandan gelir adaletsizliklerine baktığımız zaman bu noktada çok fazla faktörün devrede oldğunu görürüz.Neden Gürcistan'da iş bulamayan -bizatihi bildiğim için- bir doktor varken USA'de milyonlarca dolar kazanan doktorlar var? Bunlar artık felsefi soruların dışına çıkarak politikaya ve alınan doğru kararların sonuçlarına gider.Bundan sonra artık yukarıda bahsettiğim "Geyik-Leopar" metaforuna evrilir çünkü soyut bir nedensellik yerine somut veriler devreye girer."Geyik-Leopar" metaforunda bu yiyecek iken,bizlerde para ve dolayısıyla sosyal statü veya sınıflara evrilir."Neden gelir adaletsizliğinin olduğu bir dünyada yaşıyoruz?" sorusunu bu noktada Bill Gates'e sorarsanız, alıntı yapıyorum şu cevabı veriyor: "Dünyaya fakir gelmen senin suçun değil,ama fakir ölmen senin suçun."Bundan daha enfes bir cevap düşünemiyorum.Çünkü ne olacaktı başka? Bireysellikten imtina edip toplumsalcı olmayı beklerseniz, bu sorunun cevabını en fazla Allah uzun ömür versin 80-90 yıl daha düşünürsünüz ve cevaplarınız da sizi tatmin etmeye çok uzak olur.

Tüm Reklamları Kapat

1,168 görüntülenme
3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Kafana takılan neler var?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close