Bir damla, musluktan (veya herhangi bir yerde) her damladığında, doğada, sihirli bir numara daha gerçekleşir. Bu sihir, bir damlanın ikiye bölünmesinde de kendisini gösterir; bölünme esnasında fiziksel niceliklerin sonsuzlukla flört ettiği tek bir nokta olan tekillikten geçiş çağrısı yapıyor demektir. İki damlayı birbirine bağlayan ve bu damlalar arasında köprü görevi gören o ince "boyun" ise artık hiçbir şeye bağlanamayacak kadar incelip kaybolmak üzereyken, sıvı basıncı ve hızı, sanki sıfıra bölünmüşcesine sonsuzluğa doğru fırlar. Bu noktada, akışkanları tanımlamak için kullanılan denklemler adeta matematiksel bir patlamaya maruz kalmaktadır.
Damlaların bölünmesiyle beraber, değişen düzenin yerini alacak bir yenisi ancak âni bir kırılmadan sonra (damlalar arasındaki bağlantı olan boynun kopuş süreci) geri döner. Buradaki düzen (mevcut bir damlanın ikiye bölünmesi ve iki ayrı damla oluşması veya mevcut bir damlanın diğerinden kopması sürecini kapsar), termodinamik yasalarının ifade ettiği gibidir; yani her değişen/dönüşen mevcut düzen/düzenlilik hâli daima bir miktar farklı bir forma dönüşerek evrenin entropisinde artışa yol açmasına benzer.