Tesadüf Eseri Bulunan Bir Uygur Yazıtı: Şine Usu
Eski Türk yazıtları denildiğinde ilk akla gelenler Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk yazıtları olarak adlandırılan Orhun Abideleri'dir. Her ne kadar bu yazıtlar yazıyı yaygın olarak kullanmayan bir imparatorluğun, Göktürk imparatorluğunun kendi elinden çıkmış temel kaynaklar olsa da Eski Türk yazıtları bundan daha fazlasını teşkil etmektedir. Şayet eski Türk yazıtlarını coğrafyaya göre şu şekilde sıralamak mümkündür:[1]
- Moğolistan'daki eski Türk yazıtları,
- Yenisey (Tuva Hakasya) yazıtları,
- Dağlık Altay yazıtları,
- Kırgızistan (Tanrı Dağları) yazıtları,
- Çin Halk Cumhuriyeti yazıtları.
Biz, bu yazımızda, Moğolistan yazıtları içerisinde yer alan ve Mo 14 olarak sınıflandırılan "Şine Usu" yazıtını ele alacağız. Öncelikle, yazıtta anlatılan olaylar ve kişiler Uygur siyasi tarihinden bağımsız değerlendirilemeyeceği için, yazıya kısa bir Uygur siyasi tarihi vererek başlayacağız. Daha sonra kağanlık yazıtlarının ne olduğundan ve Şine Usu yazıtının bulunuş hikayesinden bahsedeceğiz. Son olarak ise yazıtın fiziksel özelliklerine ve içeriğine değinerek yazıyı sonlandıracağız.
Uygurlar'ın Kısa Siyasi Tarihi
Uygurlar, kağanlık kurmadan önce T’ieh-le konfederasyonunun, özellikle de Kao-chü/Kao-ch’e (Yüksek Arabalılar) adlı alt konfederasyonunun bir parçası idiler. Jou-Jan’larla bir mücadele sonucu ikiye ayrıldılar. Bir grup (On Uygur) Orhon-Selenga vadilerinde kalırken, diğeri Altay-Tanrı dağları bölgesine yerleşti.[2]
Uygurlar, özellikle de Göktürklerin yıkılmasına sebebiyet veren faaliyetler içerisinde kendisini göstermiştir. Çinliler bilhassa Uygur, Karluk ve Basmıl gibi Türk boylarını kendi yanına çekmeye ve Göktürk devletinden kopartmaya çalışıyordu. Çinlilerin bu teşebbüsü, Göktürkler ile diğer topluluklar arasında var olan barış dönemini bir nevi sonlandırdı.
Neticede Çin tahrikiyle Uygur, Karluk ve Basmıllar ayaklandı. Bu üç Türk boyu kendi içerisinde ilk başta Basmıllar'a liderlik vermesine karşın, Uygurlar hâkimiyeti ellerine geçirip 745 yılının başlarında Ötüken'de güçlerini iyice arttırdılar.[3] Son Göktürk kağanı Pai-mei’yi de ortadan kaldırıp Göktürk devletine son verdiler. Hayatta kalan Göktürkler ise Çin’e sığındı.[3]
Bu bakımdan Uygurlar, Göktürk devletinin hem maddi hem de manevi mirası üzerinde büyümüştür. Göktürk alfabesi ile yazılan Uygur yazı dili, Göktürk devrindeki seviyesini pek aşamamıştır.[4]
745 yılında Göktürkleri yıkarak Ötüken’de devlet kuran Uygurlar, 9 uruktan (boydan) meydana geliyordu: Yaglaqa, Hu-tu-ko, Hu, Küremür, Mo-ko-si-ki, A-vu-çö, Hu-vu-su, Yo-vu-ku ve Hi-ye-vu.[5]
744’te Uygurlar Basmılları mağlup ettiğinde, başlarında Kutlug Bilge Kül Kağan var idi. Bu dönemde Uygurlar, Hunların bütün eski topraklarına sahip olmuştu.[6] Kutlug Bilge Kül Kağan, Orhun kıyısına Ordu-balık şehrini kurdu.[5] İsmi geçen kağan 747 yılında vefat ettiğinde, yerine oğlu Moyon Çor geçti.
Yeni Kağan, Batı’da Karluklar ve Türgeşler'e, Kuzey’de Kırgızlara ve Selenga bölgesindeki Oğuzlar’a karşı başarılı seferler düzenledi. Bunun haricinde T’ang Çin'inde meydana gelen An Lu-shan isyanını bastırmak suretiyle Çin’in iç işlerine karışmaya başladı.[6] 758 yılında Moyon Çor, Çin imparatorunun öz kızı Ning-kuo ile evlenerek, Çin ile akrabalık ilişkisi kurdu.
759 yılında Moyon Çor ölünce yerine küçük oğlu Bögü/Bugu/Tengri geçti. Bu dönem Çin ile ilişkilerde Uygur tarafının baskın olduğu anlaşılmaktadır. Ancak 778 yılında ilk kez Çin kaynakları Uygurlara karşı Çin galibiyetinden bahsetmektedir.[6] Bögü Kağan döneminin bir diğer önemli olayı da Bögü Kağan'ın Çin seferindeyken Mani dinine inanan rahiplerle karşılaşmış olması ve 763 yılından itibaren Mani dininin Uygurlar arasında yayılmaya başlamış olmasıdır.[6]
Kağan’ın Mani dinini benimsemesinin nedenlerinden biri, Çin’in Budist kültürüne karşı mukavemet gösterebilmek olduğu söylenir.[7] Tun Baga Tarkan, 779’da Bögü’yü öldürerek, Alp Kutlug Bilge unvanı ile tahta çıkmıştır.[6] Bu dönemde Tang hanedanı güçlendiği için Uygurlar eskisi gibi Çin’e karşı hakimane davranışlar gösteremediler.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
789 yılında yeni kağan To-lo-ssu yani Ay Tengri de Kut Bulmış Külüg Bilge kağan idi.[7] 808 yılında ise Ay Tengri'de Kut Bulmuş Alp Bilge Kağan başa geçti. Bu dönemde Uygurlar’ın Tibetliler ile mücadelelerine tanık olmaktayız. Kağanlık unvanlarında yer alan Ay kelimesi, büyük bir ihtimalle benimsenen Mani dininin etkisini göstermektedir. 813 yılında Uygur kağanı Çin’e İ-nan-chu başkanlığında bir elçi heyeti gönderip evlilik talebinde bulundu. Çin imparatoru evlilik masraflarından dolayı bu isteği reddetmek istedi. Ancak Uygurların faaliyetlerinden çekindiği için oyalama yoluna gitti.
820 yılında Uygur kağanı bir kez daha evlilik talebinde bulununca İmparator kabul etmek zorunda kaldı.[7] 824 yılında Uygurların başında Hazar Tegin vardı. Yeni kağanın kötü mizacı ve zayıf iradesi yüzünden Uygurların gerileme süreci hız kazandı. Bu dönemde Çin hâlâ Uygurların tepkisini çekmekten korkuyordu.
832 yılında Hazar Kağan öldürülünce, yerine Hu Tegin geçti.[6] 839 yılında Hu Tegin kendisine karşı harekete geçen iki nazırı öldürdü. Ancak Kürebir ismindeki bir başka nazır, kağanı öldürerek başa geçti. Aynı yıl içerisinde Ho-sa Tegin yeni kağan oldu. Yine 839 yılında Uygur generali Külüg Baga 100.000 Kırgız süvarisi ile Uygurlara saldırdı. Ho-sa Tegin ve Kürebir öldürüldü. Uygurlar’ın kağanlık otağını da yaktı. Uygur halkı dağıldı. Bir kısmı Beşbalık bölgesine, bir kısmı Kan-chou bölgesine, bir kısmı da Çin’e kaçtı. Kırgızlar’ın bu saldırısı ile Orhun merkezli Uygur hâkimiyeti son buldu.[6]
Uygur Kağanlık Yazıtları ve Şine Usu Yazıtının Bulunuşu
Bizzat Kağan’ın kendisi tarafından yazdırılan ve diktirilen yazıtlar, Kağanlık yazıtları olarak isimlendirilir. Uygurlar dönemi için bu tarz yazıtlara örnek olarak Tes, Tariat, Şine Usu ve I. Karabalgasun yazıtları verilir.[1] Mezkûr yazıtlara, yazıtların içeriğinden yola çıkılarak muhtelif araştırmacılar tarafından ekleme-çıkartma yapılmaktadır. Biz ise çalışmamızın konusu itibarıyla sadece Şine Usu yazıtına odaklanacağız.
Şine Usu yazıtı, Gustof John Ramstedt tarafından, yanında filolog Sakari Pälsi ile iki Moğol olduğu halde, anca 1909 yılında Moğolistan’ın Mogoitu, Şine Usu gölü ve Örgötu dağı havalisinde bulunmuştur.[8], [9] Bu konuda yerinde inceleme yapan Osman Mert’in ifadesine göre Moğolistan’ın Arhangay iline bağlı Hayrhan ilçesi ile Bulgan ilinin Saihan ilçesi arasında bu iki yerleşim biriminin kesiştiği noktada, Örgöt dağının güneydoğusunda, Şine Usu gölünün 2.5 km kuzeyinde yer alır.
Aynı yazar, Şine Usu gölünün GPS bilgilerini 48 294037°D 5377386°K olarak, yazıtın bulunduğu yerin GPS bilgilerini ise, 48 294296D 5380216K olarak verir.[8] Yazıta ismini veren Şine Usu, 300 m uzunluğunda olup suyu tuzlu ve acı olan bir göldür.[8] Adı geçen göl yöre insanlarının anlattığına göre bazı zamanlarda kurumaktadır. Gölün kuzey tarafında Ramstedt tarafından keşfedilen bir kaynak tespit edilmiştir.[10]
Yazıtın bulunuş hikâyesi ise kısaca şöyledir: Aslında Moğollar, Avrupalıların kutsal abidelere ve eski anıtlara zarar verebileceklerini düşündükleri için Ramstedt ve ekibine etrafta bulunan yazıtlar konusunda bilgi vermeye niyetli değillerdir. Ancak bir gün bir Moğol, eski Türk Runik harfli bir taş gördüğünü ağzından kaçırır. Bunu fark eden Ramstedt, durumun farkına varır ve biraz ısrar ile yazıtın yerini öğrenir.[8]
Ramstedt, yazıtı bulduktan sonra, bu tarihi eseri “Zwel Uigurische Runeninschriften in der Nord-Mongolei” başlıklı makalesinde bilim camiasına tanıtmıştır.[11]
Şine Usu Yazıtının Fiziksel Özellikleri ve Muhtevası (İçeriği)
Şine Usu yazıtı, Uygur Kağanlığı yazıtları içerisinde satır sayısı bakımından en hacimli olanıdır. Dört köşeli granit taştan oluşan yazıt 3.80 metre yüksekliğindedir. Yazıtın yüzeylerinde Çince bölüm bulunmamakta olup Türk runik harfleriyle yazılmıştır. Yazıtın kuzey yüzünde 13, doğu yüzünde 12, güney yüzünde 15, batı yüzünde ise 12 satır bulunmaktadır.[1], [10] Kimi araştırmacılar, güney ve batı yüzlerinde bulunan ek iki satırı önceki satırın devamı olarak düşünür ve toplam satırı sayısı olarak 50 sayısını verir.[12]
J. P. Roux, Uygur yazıtlarının runik harfler ile yazılmasından yola çıkarak Tu-kiular’ın klasik Türk dilini herhangi bir kesinti olmadan yaşamaya devam ettiğini belirtir.[13] Bunlardan başka Güney yüzüne ilave olduğu kaydedilen bir hayli hasar görmüş 4 kısa satır daha vardır. Bunların iki tanesi 1. satırın altında, diğer iki tanesi ise, 12. satırın üstündedir. En önemli bilgileri ihtiva ettiği düşünülen Kuzey yüzü bir hayli yıpranmıştır. Hasar bakımından eksiği en az olan yüz ise doğu ondan sonra ise güney yüzüdür.[8]
Taşın yazılı kısmının uzunluğu, her iki parça birleştirildiğinde 366 cm’dir. Kaplumbağa altlık 1 m² olup yüksekliği 45 cm’dir. Çevresi kaplumbağanın ayaklarını andıran süsleme ve çizimlerle doludur. Yine aynı şekilde üst yüzeyinde de çizimler mevcuttur. Yazıtın altlığa yerleştirilmesi için açılan çukurun derinliği 23 cm, uzunluğu 42 ve 43 cm, enleri ise 27.5 ve 23.5 cm’dir.[8] Aynı zamanda bazı araştırmacılar tarafından yazıtın İl İtmiş Bilge Kağan’ın kümbetinin bir kısmını teşkil ettiği düşünülmektedir.[14]
Eski Türk yazıtları genellikle kaplumbağa kaidesine oturtulurdu. Bunun örneklerini Orhun abidelerinde de görmekteyiz. Bu konudaki bir görüşe göre Türk mitoloji ve sanatına kaplumbağa, Çin ve Hint kültürleri ile olan etkileşim sayesinde girmiştir. Kaplumbağanın kubbeyi andıran sırtı göğü (yang) ve alt kısmı ise yeri (ying) temsil etmekteydi.[15]
Şine Usu yazıtının muhtevasına geçmeden önce kimin adına dikildiği konusuna değinelim. Yazıtın kuzey yüzü Ben Tenride bolmış il itmiş bilge Hakan adıyla başladığı için kimin adına dikildiği açık bir biçimde anlaşılmaktadır.[1], [9] Buna ek olarak Moyun Çor kendi adına iki kitabe yazdırdığını bizzat kendisi söyler:[16]
Iduk Baş’ın batısında Yabaş ve Tokuş’un kavşağında, orada yazı geçirdim. Otağımı burada yaptırdım ve işaretimi orada yassı taşa kazıttım.
747-759 yılları arasında kağanlık yapan Moyun Çor 759 veya 760 yılında adı geçen yazıtı diktirmiştir.[1] Aynı zamanda Moyon Çor kitabelerinde anlattığı hadiselerin yıl, ay, gün ve hatta günün kısımlarını zikretmiş, böylece zaman faktörüne ayrı bir ehemmiyet vermiştir.[17]
Şine Usu yazıtının Kuzey yüzünde Türk Kağanlığının kısa tarihi ile Uygurların iktidarı ele alışı anlatılır. Doğu yüzü, çeşitli boyları (sekiz Oğuz, dokuz Tatar) bir araya getirme mücadelesi ve Kırgızlar ile yapılan savaşlar hakkında bilgi verir. Güney yüzünde Çiklerle, Basmıllarla, Karluklarla olan savaşlar konu edilir.
Batı yüzünde Çin imparatorunun An Lushan isyanı neticesinde içine düştüğü durum, Çinlilere yardım mukabilinde iki Çinli prensesin Uygurlara gönderilişi, isyan sonucu güç duruma düşen Soğdlar ve Çinliler için şehir inşa edilişi anlatılır.[8] Ayrıca Moyon Çor’un ağabeyi olduğu varsayılan Tay Bilge Totok ile yapılan savaşlar da anlatılmıştır. Yazıtın ağırlık noktasını iç mücadeleler oluşturmaktadır.[1]
Her ne kadar Şine Usu yazıtı Moyon Çor adına dikilmiş olsa da kendisinin babası olan Kül Bilge Kağan devrinde yaptığı icraatlar ve o dönemde meydana gelen olaylar da yazıtta zikredilmiştir. Hatta yazıtta yüz veya elli yıllık hâkimiyetlerden bahsolunduğu için babasından önceki atalar da yazıtta mevzubahis edilmiştir. Kül Bilge Kağan hakkındaki bilgilerin büyük çoğunluğu Şine Usu yazıtından gelmektedir.[18]
Şine Usu yazıtının bazı ayırt edici özellikleri ve çeşitli konular açısından önemi bulunmaktadır. Örneğin, Tes ve Tariat yazıtlarıyla beraber Şine Usu yazıtında ilk kez rastlanan çeşitli yer adları bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi okunuşu konusunda çeşitli görüşler olan tegres eli veya ögreş eli dir.[8]
İlklerden bir başkası ise yazıtın Batı yüzünde Çinli ve Soğdlulara Baybalık adlı kent yaptırılır. Bu durum, Türk dilli boyların yerleşik hayatı benimsediklerinin ilk örneklerindendir.[1] Bunlardan başka, yazıtta çok sayıda yer adı geçmektedir. Bunlardan bir tanesi K6'da (Kuzey yüz, 6. satır) geçen ve küçük bir ırmağa denk geldiği düşünülen keyre kelimesidir. Aynı şekilde D3’de geçen ve ırmak veya yerleşim yerine işaret ettiği düşünülen burgu kelimesidir.[1]
Yazıtın bütün bu ayırt edici özelliklerine karşın Ramstedt yazıtta, diğer yazıtlarda (Kül Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk) bulunmayan yeni bir işaret veya bir ses karşılığı olan harf bulunmadığını söyler.[8] Şine Usu yazıtı Bahaeddin Ögel’e göre, Göktürk kültür ve geleneğinin bir devamı olarak Göktürk yazıları ile yazılmıştır. Ancak Uygur Kağanlığının henüz yeni kurulmuş olması ve Uygurlarda henüz devlet tecrübe ve geleneklerinin başlangıçta bulunması sebebiyle, devlet dili de gelişmemiştir.[19]
Sonuç
Türk dilinin en eski kaynaklarından olan yazıtlar, Türkler için eşsiz bir kaynaktır. Yazıtlardan Türklerin kendilerini nasıl tanımladıklarından, birbirleri arasındaki ilişkilere, diğer kavimlere yaklaşım tarzlarına ve kendi bürokrat zümresinin siyasi emellerine kadar birçok ipucu derecesindeki bilgilere erişebiliyoruz.
Ancak ister yazılı olsun isterse sözlü, birçok tarihi kaynakta olduğu gibi yazıtların kullanılmasında da bazı problemler vardır. Örneğin, taş kaidelere yazılan yazılar, zamanla coğrafyanın, iklimin ve/veya insanların etkisiyle kırılabilmekte ya da silinebilmektedir. Bu da yazıtta anlatılan olay bağlamında çeşitli kopukluklara veya eksik bilgi edinmemize neden olmaktadır.
Eski Türklerden kalan belirli ve net bir alfabeden yoksun olmamız, yazıtlardaki karakterlerin nasıl telaffuz edileceği konusunda da bir tartışma yaratmaktadır. Bu yüzden bazen kimi kelimeler ve sesler, araştırmacılar tarafından farklı bir şekilde okunabilmektedir. Ancak bütün bu olumsuzluklara karşın bir toplumun kendini ifade etme şekillerinden bir tanesi olan yazıtlar, tarih ilmi bağlamında birinci elden kaynak olmayı sürdürecek gibi durmaktadır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 13
- 8
- 7
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ a b c d e f g h E. Aydın. (2021). Taşa Kazınan Tarih: Türklerin İlk Yazılı Belgeleri. ISBN: 9789752430730. Yayınevi: Kronik Kitap. sf: 234.
- ^ P. B. Golden. (2018). Türk Halkları Tarihine Giriş: Ortaçağ Ve Erken Yeniçağ'da Avrasya Ve Ortadoğu'da Etnik Yapı Ve Devlet Oluşumu. Yayınevi: Ötüken Neşriyat. sf: 169.
- ^ a b A. Taşağıl. (2018). Gök-Türkler I-Ii-Iii.. ISBN: 9789751624604. Yayınevi: Türk Tarih Kurumu. sf: 384.
- ^ B. Ögel. (2020). İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi. Yayınevi: Türk Tarih Kurumu. sf: 376.
- ^ a b İ. Kafesoğlu. (2018). Türk Milli Kültürü. Yayınevi: Ötüken Neşriyat A.Ş.. sf: 127.
- ^ a b c d e f g G. Çandarlıoğlu. (2020). Uygur Devletleri Tarihi Ve Kültürü. Yayınevi: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı. sf: 33-34.
- ^ a b c A. Taşağıl. (2020). Kök Tengri'nin Çocukları. Yayınevi: Bilge Kültür Sanat. sf: 208.
- ^ a b c d e f g h i M. Ölmez. (2018). Uygur Hakanlığı Yazıtları. Yayınevi: Bilgesu Yayıncılık. sf: 110.
- ^ a b H. N. Orkun. (2019). Eski Türk Yazıtları. Yayınevi: Türk Dil Kurumu Yayınları. sf: 164.
- ^ a b E. Aydin. (2021). Uygur Yazıtları. Yayınevi: Bilge Kültür Sanat. sf: 49.
- ^ V. A. Çakan. (2009). Orta Asya Türk Tarihinin Kaynakları. Yayınevi: Binyıl Yayınevi. sf: 123.
- ^ E. Aydın. (2022). Şine Usu Yazıtının Türk Dili Araştırmalarındaki Yeri Ve Önemi Üzerine. Türk Kültürü, sf: 1-10. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Roux. (2021). Türklerin Ve Moğolların Eski Dini. Yayınevi: Dergah Yayınları. sf: 33.
- ^ S.G. Klayashtorny. (2013). Türkün Üçbin Yılı. Yayınevi: Selenge Yayınevi. sf: 127.
- ^ Y. Çoruhlu. (2020). Türk Mitolojisinin Ana Hatları. Yayınevi: Ötüken Neşriyat A.Ş.. sf: 287.
- ^ S. Gömeç. (2014). Türk Tarihinden Izler 1. Yayınevi: Berikan Yayınevi. sf: 37.
- ^ F. Sümer. (2019). Eski Türklerde Şehircilik. Yayınevi: Türk Tarih kurumu. sf: 29.
- ^ B. Ögel. (1951). Şine Usu Yazıtının Tarihi Önemi. Belleten, sf: 363-379. | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. Ögel. (2017). Türklerde Devlet Anlayışı. Yayınevi: Ötüken Neşriyat A.Ş.. sf: 45-46.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:40:58 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/13023
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.