Günümüzde birçok canlı türü yok olma tehdidiyle karşı karşıya. Bu, ilk değil. Gezegenimizin geçmişi yok oluşlarla dolu. Bu yok oluşlardan kimisinin sebebi volkanik faaliyetler, kimisininki buzullaşma, kimisininki asteroitti. Yaşam hepsinden sağ çıkmayı başardı. Hem de güçlenerek... Ama bu sefer karşısında zorlu bir tehdit var ve bu tehdit dışarıdan gelmiyor. Yaşam, kendi çocuğu -insan- tarafından tehdit ediliyor.
1. bölümde canlı bir yok oluş hikayesi anlatılıyor. Orta Amerika'daki altın kurbağalar bilim insanlarının gözü önünde yok oluyor. 2. bölümde türlerin yok olabileceği fikrinin keşfi anlatılıyor. Burada karşımıza Cuvier çıkıyor. Bu ismi daha önce Celal Şengör'den duymuş olabilirsiniz. İlginç, değil mi, şimdi insanlık için sıradan bir olgunun bir zamanlar keşfedilmesinin gerekmesi? 3. bölümde Darwin'in yok oluş fikrine olumsuz bakışını öğreniyoruz. 4. bölümde fosil kayıtlarındaki boşluklardan yok oluşların ispatlanması anlatılıyor. 5. bölümde Ordovisyen yok oluşu ile Antroposen Çağı'nı okuyoruz. 6. bölümde okyanus asitlenmesinin denizel türleri nasıl tehlikeye attığı anlatılıyor. 7. bölüm resiflerin yok oluşuna ayrılmış. 8. bölümde küresel ısınmanın biyoçeşitliliğe etkisi üzerinde duruluyor. 9. bölüm daralan ve parçalanan yağmur ormanlarında türlerin var olma savaşına ayrılmış. 10. bölümde insan hareketliliğin getirdiği istilacı tür sorunu gösteriliyor. 11. bölümde megafaunaların yok oluşu anlatılıyor. Devasa boyutlarda olmak, gezegene kazık çakmanın garantisini vermemiş. Bu bölüm favorimdi. 12. bölüm Neandertallere ayrılmış. Yani yok olan yakın akrabalarımızın hikayesine uzanıyoruz. Son bölümde söz yeniden altıncı yok oluşa getiriliyor.
Yok oluşlar, binlerce, milyonlarca yılı kapsayan bir süreç. Bu yüzden altıncı yok oluşu bilimsel olarak ele almak aceleci bir yaklaşım olabilir. Yine de bu adlandırmada bir problem görmüyorum. Çünkü son 200 yılda gezegenin gördüğü zararın boyutunu ifade etmenin en isabetli yolu bu.
Bu kitap bir ders kitabı değil. O yüzden bu kitapta önceki yok oluşların tarihini düzenli biçimde okuyamazsınız. Her bir makalede yok oluşun başka bir perdesi aralanıyor.
Son olarak, kitapta bir eleştiri eksikliği hissettim. Bu kitap bir gazetecinin elinden çıktığına göre, yazarın altıncı yok oluşun müsebbiplerine yönelteceği eleştiriyi okumak önemliydi. O iş bize kalmış diyelim.