Taksonomi Nedir? Sınıflandırma Biliminin Temel Kurallarını Öğrenin!
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
Bilim insanları arasında türlerin standart bir şekilde isimlendirilmesi iletişimin kolaylaşması bakımından büyük öneme sahiptir. İşte bu nedenle, sınıflandırma bilimi olarak da bilinen "taksonomi", bir dizi kurallar bütününe sahiptir.
Sınıflandırma ve isimlendirme çok önemlidir. Çünkü bilim, belirli kavramlar üzerinden binlerce bilim insanının birbiriyle anlaşabilmesi ve farklı dillerde konuşuyor olsalar bile, aynı şeyi birbirlerine anlatabilmelerini gerektirir. Bu sebeple, canlılar bilimi olan biyoloji dahilinde, her canlının belirli bir sistem dahilinde sınıflandırılması ve isimlendirilmesi gerekmektedir. Sınıflandırmanın bir diğer gereksinimi de, evrim bir doğa gerçeği olduğu için, gerçekten de bu fenomene bağlı olarak birbirlerine benzeyen ve benzemeyen pek çok canlı bulunmasıdır. Bu benzerliklerin de kendi içerisinde gruplandırılması, taksonomi, yani sınıflandırma bilimini doğurur.
Birçok tür, belli bir grup organizma üzerinde uzman olan taksonomlar tarafından isimlendirilirler. Yeni bir isimlendirme, denizin derinliklerinde keşfedilen, daha önce hiç görülmemiş bir tür için yapılabileceği gibi, bir müzenin tozlu raflarında incelenmeyi bekleyen, doğadan toplanmış örnekler için de yapılabilir. Kimi zaman yüzlerce yıl önce keşfedilmiş veya doğada yakalanmış canlılar, yeni bir analiz sonucunda yeniden keşfedilebilir ve ilk defa bir tür ismi alabilirler. Dahası, kimi zaman aynı türe ait olduğunu düşündüğümüz canlıların, daha kapsamlı analizlerle aslında ayrı türlere ait oldukları ortaya çıkarılabilir. Buna taksonomi dilinde "revizyon" adı verilir ve "sonradan yapılan detaylı analizler" için kullanılır. Fakat bir türün bilimsel adı, o türe ait analiz resmi bir hakemli dergide yayınlanana kadar resmiyet kazanmaz.
Ne yazık ki ülkemizde bu bilimin üzerine fazla eğilinmediği için, İngilizce ve Latince sözcüklere Türkçe karşılıklar bulmakta zorlanılmaktadır. Bu sebeple, hemen her kavramın İngilizcesini ve Latincesini de sizlere sunacağız. Bir de, mümkün olduğunca Türkçe literatürde geçen haliyle çevirilerini vermeye çalışacağız.
Taksonominin Temel Kuralları
Tabii ki, taksonominin ilk kuralı, birbirinden farklı türden olan canlıların aynı tür ismini asla taşıyamayacak olmalarıdır. Fakat cins düzeyinde kimi zaman çakışmalar görülebilir; buna da ancak farklı alemlerden canlılar için kullanılırsa izin verilmektedir. Örneğin Alsophila cinsi, hem bir eğreltiotu, hem de bir güve cinsinin adıdır.
Taksonominin ikinci kuralı, öncelik kuralı olarak bilinir. bir canlı grubuna verilen isim, o canlıya ait elde olan eski isim olmalıdır. Bu sayede, ismi önce belirleyenin tercihi garantilenmiş olur. Eğer ki birbirinden bağımsız olarak aynı türü, farklı şekillerde isimlendiren taksonomlar varsa, kabul edilen isim, ismi ilk veren araştımacınınki olacaktır. Fakat kimi zaman iki isim de bağımsız olarak ün kazanabilir. Bu durumda, eski olan isim resmi isim, daha sonradan verilen isim ise eş anlamlı tür adı olarak verilir.
Eğer ki birden fazla tür, yanlışlıkla tek bir tür altında isimlendirildiyse, yazarların aslında ayrı türler olan canlılardan hangilerini kullanarak bu ismi verdiklerine bakılır. Eğer ki bu kullanımlar çakışmıyorlarsa, birbirinden ayrılan türlere o yazarların ayrı ayrı seçtikleri isimler resmi isim olarak verilir.
Bundan doğacak karışıklıkları önlemek için genellikle taksonomlar öncelikle bir tip-tür (holotip) seçerler. Bu canlı, bir türün adını taşıyan resmi bir bireydir. Genellikle, tek bir canlı olmaması için paratip adı verilen ikincil örneklerle desteklenirler. Bu canlılar, müzelerde özenle saklanırlar ve hiç bozulmamaları sağlanır. Diğer taksonomlar, ona bakarak türlere ve isimlere karar verirler.
Revizyonlar
Genellikle revizyon yapılacağı zaman bir canlı, bir gruptan diğerine taşınır veya yeni bir grup olarak diğerlerinden ayrılır. Bu tür değişimlere bazı örnekler vermek gerekirse:
- Daha önceden ayrı gruplara yerleştirilmiş; aslında aynı türe ait olan canlılar tek bir grup altında toplanırlar. Bu, genellikle, bu canlıların çok yakın olduklarının tespit edilmesi sonrası yapılır. Bu türler kendilerine ait belirleyici adları taşımayı sürdürürler; ancak eğer ki bir diğer cinse taşınacak olurlarsa, o türü tanımlayan araştırmacının adı parantez içerisinde belirtilir.
- Bir tür bir cinsten atılabilir ve diğer bir cinse taşınabilir. Bu genellikle belli bir türün diğerleriyle o kadar da yakın akraba olmadığının keşfi sonucu yapılır.
- Birbirinden farklı olduğu düşünülen türlerin aynı tür oldukları tespit edilir ve tür isimleri eş anlamlı hale getirilir.
- Yeni türler tanımlanabilir.
Daha üst düzey taksonları (canlı gruplarını) isimlendirmek için kullanılan kurallar da türleri isimlendirme kurallarına benzerdir. Hayvanbiliminde (zooloji) ve giderek artan bir biçimde bitkibilimde (botanik) alt aileler, ailleer ve hatta takımlar, en tipik olarak tanımlanmış cinse bakarak belirlenirler. Bitkilerde birçok aile adı -acea eki ile biter. Zoolojide ise alt aile adları -inae ile, aile adları -idae ile biter. Örneğin ev farelerinin cinsi olan Mus (Latincede "fare" anlamına gelen mus ya da muris sözcüğünden gelir), Muridae ailesine, Murinae alt ailesine aittir. Benzer şekilde güllerin bilimsel adı olan Rosa, Rosaceae ailesine aittir. Bu tür ekler bazı spesifik canlı gruplarında da standart hale gelmiş olabilir; fakat bunlara her zaman uyulmaz. Örneğin Passer cinsi kuşların ait olduğu takım, takımların eki olan -formes ile biter: Passeriformes. Buna genelde uyulmaya çalışılsa da, bazen sapmalar görülebilir.
Dikkat edilebileceği gibi sadece tür ve cins adları italik yazılır. Diğer taksonomik isimler hiçbir zaman italik yazılmaz, sadece ilk harfleri büyük yazılır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Türlerin Bilimsel İsimlendirilmesi Nasıl Yapılır?
Biyolojik olarak türler, çoğumuzun bir şekilde aşina olabileceği üzere, genellikle iki kelime ile isimlendirilirler. Bu sisteme, ikili isimlendirme (binomial nomenclature) denir. Bu yöntemin bazı önemli kuralları vardır. Bunlara kısaca değinmemiz gerekirse:
- Kullanılan dil Latince olmak zorundadır. Başka dillerdeki sözcüklerin Latinceleştirilmiş versiyonları da kabul edilebilir.
- Her tür, iki kelime ile tanımlanır.
- Bu kelimelerden ilki cins adını belirtir.
- İkinci kelimeye “belirleyici isim” adı verilir.
- İki kelime, birlikte “tür ismi”ni oluşturur.
- Yazılı kaynaklarda mutlaka eğik veya altı çizili olarak yazılırlar. Eğer imkân yoksa, "tırnak içinde" yazılmalıdırlar.
- Cins adının ilk harfi mutlaka büyük harfle yazılır. Sonraki isimlerin hepsi küçük harflidir.
- Kimi zaman, az sonra tanımlayacağımız “alt tür”leri belirtmek için üçüncü bir isim kullanılır. Bu kelime için de kurallar, “belirleyici isim” için uyulması gereken kurallarla aynıdır.
- Geleneksel olarak o türe adını veren kişinin ismi de parantez içerisinde (veya parantez olmaksızın) türün adının yanına eklenir. Bir örnek olarak halk arasında mısır kök solucanı böceği olarak bilinen canlının adı Diabrotica virgifera (LeConte) olarak yazılır.
Bir türün adını verirken uyulması gereken daha birçok kural vardır ve bu kuralların bazıları bir dil olarak Latincenin kurallarından gelmektedir. Örneğin cins adı ile belirleyici ad, cinsiyet bakımından uyumlu olmalıdır. Mesela kahverengi sıçanlar için Rattus norvegicus adı kullanılmalıdır, Rattus norvegica değil.
Dahası, verilecek ismin en azından temel düzeyde anlamlı sözcüklerden oluşması tavsiye edilir; ancak bu zorunlu değildir. Örneğin altın kanatlı çalıbülbülü için verilen Vermivora chrystoptera adı "solucan yiyici" ve "altın-kanatlı" sözcüklerinin birleşiminden oluşmaktadır. Bir diğer örnek ise, türü keşfeden veya atfedilen kişinin adının türe verilmesidir: Warschewtisch'in kurbağası olarak bilinen canlının bilimsel adı Rana warschewitschii olarak bilinir.
Geleneksel olarak taksonomlar türlere kendi isimlerini vermezler. Bunun yerine, saygın gördükleri veya onurlandırmak istedikleri bir diğer bilim insanının adını verirler.
Örnekler
Üç örnekle üzerinden geçecek olursak:
- Panthera: Aslan, kaplan, jaguar ve leoparları kapsayan cinsi tanımlar. Türkçede “panterler” olarak bilinir. Bu cinsten bahsederken, eğer ki türlere işaret edilmek isteniyorsa, ancak belirli bir tür ifade edilmeyecekse, “herhangi bir panter türü” anlamında Panthera sp. kalıbı kullanılır. Sondaki “sp.” eki, "tür" (İngilizce: “species”) anlamına gelir.
- Panthera tigris: Kaplan türünü tanımlar.
- Panthera tigris altaica: Siberya Kaplanı’nı tanımlar.
Üç yazım da ikili isimlendirme kurallarına uygun olarak yazılmıştır. Cins adları, belirleyici adlar ve tür adları mutlaka eğik veya altı çizili yazılırlar. Ancak daha üst taksonomik gruplar bu şekilde yazılmak zorunda değildirler. Örneğin "İnsansı Maymunlar" süperfamilyasını tanımlayan Hominoidea kelimesi, normal bir şekilde yazılır. Dolayısıyla bu eğik ya da altı çizili yazım cins, belirleyici ve tür adlarında geçerlidir.
Burada altı çizilmesi gereken bir diğer nokta da, Latince haricindeki bu tanımlamaların bilimsel anlamı olmamasıdır. Yani “kaplan” (ya da İngilizce “tiger”) resmi bir tür adı değildir; ancak Panthera tigris resmi bir tür adıdır.
Taksonomik Seviyeler
Taksonomi'de gerçekten çok kapsamlı gruplar bulunmaktadır. Ancak bunlardan en sık kullanılanları, genişten sınırlıya doğru olmak üzere şöyle sıralanır:
- Alan (Domain)
- Alem (Regnum/Kingdom)
- Şube/Filum (Phylum)
- Sınıf (Class)
- Takım (Order)
- Aile/Familya (Family)
- Cins (Genus)
- Tür (Species)
Genellikle ülkemizde lise eğitiminde değinilen bu sıralama, gerçekten oldukça karışık bir hal alabilmektedir. Unutmamak gerekir ki evrim, oldukça kademeli ve yavaş bir süreçtir; bu sebeple canlıların sınıflandırılması oldukça zor olabilmekte, yeni bulunan bir tür, birden fazla sınıflandırma birimine aitmiş gibi görünebilmektedir.
Bu sebeple bilim insanları bu sınıflandırmaya ara basamaklar ekleyerek, tıpkı evrimdeki gibi, yumuşak bir geçiş yaratmaya çalışmışlardır. Bunun için ise üst (super) ve alt (sub) ön eklerini kullanırlar. Yukarıda saydığımız herhangi bir sınıflandırma birimine bu ön eklerden birini ekleyerek, daha üst bir sınıflandırma birimini veya daha alt bir sınıflandırma birimini işaret edebilirsiniz.
Ayrıca kimi zaman, bazı kaynaklarda bu birimlerin arasına üst veya alt şeklinde girmek yerine, doğrudan başka sınıflandırma birimleri de dahil edilebilir. Bunlardan en sık kullanılanı, familya ile cins arasında kullanılan bir birim olan oymak/tribü (tribe) denen bir birimdir. Bir diğer örnek, kimi kaynak tarafından Sınıf ve Takım arasında kullanılan lejyon (legion) birimidir. Yani taksonomi, ihtiyaca göre değişebilmekte ve geliştirilebilmektedir.
Taksonomik Seviyelendirme Örneği
Şimdi bir örnek görelim. Etrafımızda oldukça sık gördüğümüz hayvanlardan birini ele alalım: Ev kedisi (Felis domesticus). Bu hayvanın sınıflandırma bilimindeki yeri şu şekildedir:
- Alan: Ökarya (Eukarya)
- Alem: Hayvanlar (Animalia)
- Şube/Filum: Kordalılar (Chordata)
- Sınıf: Memeliler (Mammalia)
- Takım: Etçiller (Carnivora)
- Aile/Familya: Kedigiller (Felidae)
- Cins: Kedi (Felis)
- Tür: Ev Kedisi (Felis domesticus)
Taksonomik Sınıflandırma Neye Göre Yapılır?
Şimdi, bu sınıflandırmanın neye göre yapıldığına bakalım. İlk olarak, şu temel ve basit kuralları unutmamak gerekir: Yukarıdan aşağıya doğru birey sayısı azalırken, bireyler arası benzerlik artar.
Her bir basamak, belirli özelliklere göre düzenlenmektedir. Örneğin, en üstten başlayacak olursak, ökarya dediğimizde, bu gruba giren bütün canlıların çekirdekli hücrelere ve zar yapılı organellere sahip olan ökaryotlar olduğunu biliriz. Bu gruba, çekirdeksiz ve zarlı organellere sahip olmayan hücrelerden oluşan prokaryotlar girmez örneğin.
Daha aşağıya indiğimizde, belirsizlik azalır, belirginlik artar. Gerçekten de, bir aşağıya indiğimizde, Hayvanlar Alemi olarak bakarsak, bu gruptaki canlıların tamamı genellikle aktif olarak yer değiştirebilen, heterotrof (kendi besinini üretemeyen, dışarıdan alan), çok hücreli ve bir önceki basamağın da özelliğini taşımak zorunda olduğundan, ökaryotik canlılardır. Örneğin bitkiler, bakteriler, mantarlar, arkeler ve protistalar artık ilgi alanımız değildir. Yani ökaryotlar arasından, spesifik bir grubu, daha bilimsel adıyla spesifik bir alemi seçmiş oluruz.
Daha sonra gelen filum, halen çok geniş bir canlı grubunu barındırıyor olsa da, sınıflandırma bilimi gereği canlıların özellikleri daha spesifikleşmiştir. Gerçekten de Kordalılar filumuna ait bir birey mutlaka ilkel ya da ergin dönemde notokord denen sırt ipliğine sahip olmak zorundadır. Elbette ki, kendisinden önceki basamakların özellikleri de halen taşınmaktadır. Artık, Kordalılar filumuna girdiğimizden ötürü, diğer filumlar olan Kafadanbacaklılar, Eklembacaklılar gibi onlarca filumdan bahsetmediğimizi belirtmiş oluruz. Hayvanlar Alemi altında 40 civarı filum bulunur. Örneğin orada belirtilmediği halde, Kordalılar filumu altında bulunan bir alt-filum olan Omurgalılar'dan da bahsedersek, artık sadece sırt ipliğine değil, bunun ilerleyen dönemde gelişerek bir omuriliğe dönüşen yapıya sahip canlılardan bahsettiğimizi ilan etmiş oluruz.
Daha da spesifikleştirerek Memeliler sınıfına girdiğimizde artık kuşlardan, sürüngenlerden, balıklardan, vs. bahsetmediğimizi belirtmiş oluruz ve bu gruptaki tüm hayvanların süt bezleri vardır, kılları vardır, yavrularını belli bir süre ana karnında taşırlar, vb. ortak özellikleri vardır.
Daha da aşağılara indiğimizde, Etçiller takımından bahsederek durumu spesifikleştirir ve otçul olmayan memeli hayvanları ele aldığımızı belirtiriz. Kedigiller ailesine veya familyasına girdiğimizde, artık köpekler, akrabaları ve köpek benzeri türlerden değil, kediler ve türevlerinden bahsedeceğimizi ilan ederiz.
Ve son olarak cins ve tür de, bize son derece spesifik olarak tek bir hayvan türünü belirtir. Böylece oldukça kapsamlı bir şekilde, bir türün pek çok özelliğini bilebiliriz.
Bu uzun anlatımdan da anlayabileceğiniz gibi, sınıflandırmanın çok önemli bir görevi vardır: sınıflandırma sayesinde, bir türün adını bilmemiz bile, eğer taksonomi bilgisine sahipsek, o canlıya ait onlarca özelliği bir anda bilebilmemizi sağlamaktadır.
Yumuşak Geçişler ve Gereksinimden Doğan Seviyeler...
Şimdi, yukarıda da verdiğimiz örnekten anlayabileceğiniz gibi, daha yumuşak geçişler için üst ve alt ön ekleri oldukça faydalı olabilmektedir. Örneğin bir alt tür, bir türün belirli bir coğrafyada yaşayan ve yeni bir tür olacak kadar farklılaşmamış olan çeşitlerine denirken, üst takım ya da süper takım, dinozorlar gibi birden fazla takımı barındıran ancak bir sınıf olamayacak kadar geniş olmayan canlı grupları için kullanılır.
Bir diğer önemli nokta da şudur: Bazı durumlarda, bu sınıflandırmanın dışına çıkarak, bazı arzulanan özellikleri vurgulamak adına orjinal sınıflandırmalar yapılabilir. Örneğin hayvanları simetrilerine göre sınıflandırmak isteyen ve bunu özellikle vurgulamak isteyen biri, yukarıdaki standart taksonomi yerine, bu sınıflandırmada resmi olarak bulunmayan çift yanlı simetrik (bilateria) veya ışınsal simetrik (radiata) gibi aslında bu sıralamadan hiçbirine girmeyen tanımlar yapabilir. Bunun bir diğer örneği de, bitkileri sınıflandırırken, bu klasik sınıflandırma birimlerinden hiçbirine uygun olmayan biçimde, çenek sayısına göre bitkileri sınıflandırarak tek çenekli (monocot) veya çift çenekli (dicot, eudicot) denebilir. Bunlar sınıflandırılmamış (unranked) sınıflandırma olarak isimlendirilebilirler.
Eğer sınıflandırma birimi bu şekilde belirgin ya da standart değilse, bir ata ve o atadan gelen tüm torunları içine alan sınıflandırma terimine klad (clade) denir. Klad, belirli bir sınıflandırma birimi değildir ve her zaman "grup" anlamına gelecek şekilde kullanılabilir. Bu şekilde standart dışı isimlendirilmelerinin sebebi, dediğimiz gibi, bilim insanlarının özellikle belirli özellikleri vurgulamak istemelerinden ancak modern ve standart sistematiğin buna kimi zaman izin vermemesinden kaynaklanmaktadır.
Az önce saydığımız gibi çok yaygın sınıflandırmalar artık bilim insanları arasında norm haline gelmiştir; her ne kadar modern sınıflandırmaya uymasalar bile. Bunun sebebi biraz da, Taksonomi'nin de, bilim ile paralel olarak gelişmesi ve ihtiyaçlara cevap verecek şekilde modifiye edilmesidir. Buna, yazının sonunda tekrar döneceğiz.
Örneğin yukarıdaki resimde, ortak atayı da içine alan her türlü gruplandırma bir "klad" gösterir. Yani Tür A ve Tür B'yi, ayrıldıkları noktadan itibaren alırsak, bu bir kladdır. Tür A, Tür B ve Tür C'yi, ortak atalarıyla birlikte alırsak (tani resmin tümünü) bu da bir kladdır. Ancak sadece Tür A'yı alırsak, bu bir klad göstermez. Veya Tür A ve Tür C'yi birlikte ele alır; ancak ortak atalarını ele almazsak, bu da bir klad belirtmez.
Taksonomide Son Ekler
Latincenin sınıflandırma üzerindeki etkisi, genel olarak Biyoloji ve Tıp'ta olduğu gibi oldukça yoğundur. Biz de buna uyarak, size yukarıda verdiğimiz ön eklerden sonra, şimdi son ekleri vermek istiyoruz. Çünkü bir Latince sınıflandırma ismi duyduğunuzda, bunun sınıf mı takım mı olduğunu anlayabilmeniz ancak bu son ekleri bilmenize bağlı olabilecektir.
Ancak burada da bir zorluk karşımıza çıkmaktadır: Son ekler, sınıflara göre değişebilmektedir. Yani hayvanlar için kullanılan son ekler ile, mantarlar veya bitkiler için kullanılan son ekler farklı olabilmektedir. Biz burada sadece bitki ve hayvanlardan bahsedeceğiz, en sık onlar kullanıldığı için. Gelecekte daha ayrıntılı konulara da girebiliriz.
Bitkiler için kullanılan son ekler, oldukça üst sınıflandırma birimlerine kadar gidebilmekte ve Şube'den başlamaktadır. Listeleyecek olursak:
- Şube: -phyta
- Alt Şube: -phytina
- Sınıf: -opsida
- Alt Sınıf: -idae
- Takım: -ales
- Alt Takım: -ineae
- Üst Familya: -acea
- Familya: -aceae
- Alt Familya: -oideae
- Oymak/Tribü (Tribe): -eae
- Alt Oymak: -inae
Bunlar ilk bakışta zor gibi gelebilse de, sıkça kullanıldığında son derece faydalı olacak şekilde öğrenilebilmektedir. Hemen bir örnek üzerinden açıklayalım:
- Şube: Bryophyta (Yapraklı Kara Yosunları)
- Sınıf: Takakiopsida
- Takım: Takakiales
- Familya: Takakiaceae
Burada ayrıntılarına girmiyoruz, ancak yukarıdan aşağıya inildikçe, belirli özelliklerin kısıtlandığını ve canlıların spesifikleştiğini unutmayınız. Bu örnekteki sınırlandırma, genellikle coğrafi koşullara göre olmaktadır. Dediğimiz gibi, uzatmamak adına buna girmeyeceğiz.
Hayvanlara geldiğimizde ise çok daha kısıtlı bir son ek listesi görürüz:
- Üst Familya: -oidea
- Familya: -idae
- Alt Familya: -inae
- Oymak/Tribü: -ini
- Alt Oymak: -ina
Bunu da bir örnek üzerinden açıklayalım ve örnek olarak en bildiğimiz hayvan türü olan insanı seçelim:
- Üst Familya: Hominoidea (İnsansı Maymunlar / İnsaymunlar)
- Familya: Hominidae (Hominidler / Büyük İnsaymunlar)
- Alt Familya: Homininae (İnsanlar, Goriller, Maymunlar ve İnsansılar)
- Oymak/Tribü: Hominini (İnsanlar ve Şempanzeler)
Sonuç
Taksonomi, pek çok bilim insanı tarafından farklılaştırılmış bir bilim dalıdır ve bu sebeple günümüzde halen amansız tartışmalar sürebilmektedir. Evrim, bilimsel bir gerçek olarak, son derece yavaş ve kademeli işleyen bir süreç olduğundan ötürü, canlıların sınıflandırılması da güç olabilmektedir.
Unutmamak gerekir ki, bu güçlükler, evrimin kanıtlayıcı bulgularını zora düşürmek yerine, tam tersine, evrimin kademeli geçişini göstermektedir. Yani yeni bulunan bir canlının hangi gruba ait olduğunun bilinememesi, bilimin yetersizliğinden çok, türler arası geçişlerin genellikle pürüzsüz ve yavaş olmasındandır.
Taksonomi'nin görevinin abartılmaması da son derece önemlidir. Taksonomi, en nihayetinde bilim insanları arasında anlaşmayı sağlamayı hedefleyen bir dilden ibarettir ve bilimin gerçekliği veya bulguları üzerinde hiçbir söz hakkına sahip değildir.
Ne yazık ki taksonomiyi öğrenmenin çok kolay bir yolu yoktur. Tamamen pratik yaparak ağız alışkanlığı edinmek ve bol bol canlı sınıflandırıp, doğruluğunu test etmek şeklinde çalışılmalıdır. Bunu yapan bir birey, kısa bir süre içerisinde pek çok sınıflandırmanın altından başarıyla kalkabilecektir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 91
- 46
- 40
- 29
- 24
- 13
- 10
- 5
- 2
- 1
- 1
- 0
- D. J. Futuyma. (2019). Evolution. ISBN: 1605356050. Yayınevi: Oxford University.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 18:12:33 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3171
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.