Tanımı internetten aldım: "Zorunlu varlık var olması ve varlığını devam ettirmesi için hiçbir sebebe muhtaç olmayandır. Bir an için onun var olmadığı varsayılacak olsa bu durum mantıkî imkânsızlığa yol açar; yani onun yokluğu düşünülemez. Özü gereği (bizâtihî) var olan ve yokluğu düşünülemeyen bu varlık Tanrı’dır.
Zorunsuz varlık ise sebepli, yani varlığını bir başkasından alan varlık olup yok sayılması, mantık bakımından herhangi bir çıkmaza yol açmaz. Çünkü o, bir sebebe bağlı olarak varlık kazanmıştır; yani hem var hem de yok olabilir. Şu halde Tanrı’dan başka bütün varlıklar zorunsuz varlıklar kategorisine girmektedir." [1]
Burada bazı mantık safsataları var. Tanrı'nın zorunlu olabilmesi için bu akıl yürütmeden sadece Tanrı çıkmalı.
Örneğin üçgenin üç kenarlı olması zorunludur. Çünkü bu önermenin değili (Üçgenin üç kanarı yoktur, dört kenarı vardır gibi önermeler) kesinlikle yanlıştır, çelişiktir. Peki bunu Tanrı'ya uyarlayabilir miyiz? Hayır. "Tanrı vardır." önermesinin değili olan "Tanrı yoktur." önermesi neden çelişik ve yanlış olsun ki?
Başta söz ettiğim akıl yürütmeden sadece Tanrı sonucu çıkıyormuş gibi bir varsayım var. Halbuki buradan "Maddesel form ezeli ve ebedi." sonucuna da varılabilir. Yani "Tanrı yoktur." önermesini çelişik ve yanlış yapacak bir şey yok. Bu akıl yürütmeden Tanrı sonucuna varanlar Tanrı'nın zorunlu olduğunu göstermiş olmuyorlar, yüklü soru safsatası ve cımbızlama safsatasına düşüyorlar.
merhabalar Mansour Bonsour
bu zorunlu- zorunsuz varlık tanımlarını ibn-i sina yapmıştır, kendisi metafiziğe kafa yormuş ve birkaç felsefi düşünce ortaya atmıştır. ibn-i sina’ya göre zorunlu varlık, yokluğunu düşünmenin imkânsız olduğu varlıktır ve özü itibariyle zorunlu ile başkasına nisbetle zorunlu şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Özü itibariyle zorunlu varlık (vâcibü’l-vücûd bi-zâtihî), var olmak için herhangi bir sebebe muhtaç olmayan varlığı ifade etmektedir. ibn-i sina tanrının zorunlu varlık olduğunu savunmuştur, tanrısız hiç bir şey olamayacağını ileri sürer.
(bundan sonraki yazacaklarım kaynaktan bağımsız kendi düşüncelerimdir.)
maddenin yaratılmasının zorunluluğu argumanını açıkcası kendi içinde çelişkili buluyorum. o zaman tanrıyı kim yarattı sorusu aklıma geliyor neden tanrı yaratılmamıştır? cevap olarak yaratıcının yaratıcısı olmaz o ebediyen vardır deniliyor ama çelişki şura ki, madde de ebediyen var olabilir o zaman, neden bir varlık yaratılamıyor da madde yaratılmak zorunda kılınıyor? zorunlu varlık argumanı çelişkilidir. aksine tanrının insanlar tarafından yaratıldığına inanıyorum.
kendi düşüncemi söyliyim, insanların belli bir yaştan sonra olgunlaşmayı ve kendini geliştirmeyi bıraktığını düşünüyorum, ve bu kendini geliştirme yaşı geçmiş dönemlerde daha küçüktü, çünkü bilgi ve bilgiye ulaşmak daha zordu. taa ortaçağ zamanlarına gidersek eğer, ordaki insanların bir çocuktan çok da olgun ve akıllı olduklarını düşünmüyorum açıkcası. bu yüzden çevresindeki olayları anlamak için çocukça hikayelere başvurduklarına inanıyorum. şimşek çakınca bunun Zeus olduğuna, fırtınalarda Poseidon'un öfkelendiğini, olimpos dağının yukarısında tanrıların evi olduğuna inanılıyordu. çocuksu bir inanç ne sorgulama istiyor ne kanıt. gel zaman, git zaman bu hikayeler efsaneleşti ve bazı dinler için güzel malzeme oldu. yeni çıkan dinlerin hepsi antik hikayelerin bir farklı modelidir.