Bence zeka ikiye ayrılır.
Potansiyel zeka
Pratik zeka
Potansiyel zekayı kısaca öğrenme kapasitesi olarak tanımlayabilirim. Potansiyel zekayı açığa çıkarmak için de elbette kullanmak gerekir. Ancak bu zekayı ne yönde kullanacağını seçmesinde duygularının da rolünün azımsanamayacağını ve sırf çalışmadığı için birinin salak olmayacağını vurgulamak önemlidir. IQ dediğimiz potansiyel zekâ doğuştan kromozomlarımızda vardır. Bir de kişinin okumayla, eğitimle geliştirdiği pratik zekâ vardır. Potansiyel zekâ gelişmez, doğuştandır ama pratik zekâ geliştirilebilir. Kişi çocukluğunu zihinsel ve duygusal olarak iyi geçirir, iyi eğitim alırsa potansiyel zekâsını sonuna kadar kullanabilir. Zekâ gerileyebilir de... Elbette bu yine zekayı kullandığımız alanlara bağlıdır. Bir yönden gerilerken diğer alanlarda gelişebilir. Çevre faktörleri de pratik zekanın gelişim yönünde önemli bir faktördür. Zekâyı fazla büyütmemek lazım. Edison’un güzel bir lafı var. ‘Başarınızı neye borçlusunuz?’ diye sorarlar. O da 'Yüzde 95 çalışmak yüzde 5 zekâ’ der. Zekâ kişi için şanstır. Ama zekâsı çok yüksek olmayan biri de hedefini iyi belirler, çalışırsa, yaşıtlarının çok üzerinde bir başarı gösterir. "Zekâ + tecrübe = akıl" diye bir formül vardır. Kişi zekâsını tecrübeyle birleştirirse akıllı ve başarılı olur. Zeki bir kişi tecrübesi eksikse yanlış kararlar verebilir. Zekâsına uygun başarı elde edemez. Yani zeki olmak her zaman doğru karar ve yorumlar yapacağın anlamına gelmez. Fazlaca hatalar yapar, tecrübeler kazanır ve zekanı geliştirirsin. Çalışmak ve zeka doğrudan ilişkili değildir ama çalışmak ve zeka beraber olduğunda ikisinden biri eksikken olduğundakinden çok daha büyük başarılar elde edebilirsin.