KASİSLİ VE YA BOZUK YOL…
Bu yolda son model bir arabayla yol aldığımızı düşünelim. Yavaş gittiğimizde her kasisi ve her çukuru hissederiz. Bu aynı zamanda içinde bulunduğumuz arabanın da hissettiği, amortisörlerinin yıprandığı, arabamızın diğer aksamının aşındığı anlamına da gelir.
Ancak çok hızlandığımızda arabamızın tekerleri söz konusu kasiste veya çukurda çok az süre geçireceğinden ve hızımız bunu çok kısa sürede bize geçme olanağı tanıyacağından bizim az hissettiğimiz sarsıntı aslında aracımızın da az sarsıldığı anlamına gelir.
Sarsıntıyı hiçbir şekilde hissetmememizin tek bir yolu vardır; hızımızın, söz konusu yolun üstünde uçacak denli fazla olması. Yani hiçbir tekerin yere değememesi…
Bu, ağırlığı olan bir nesne için ve yer çekiminin olduğu bir ortamda araba için değil ancak uçabilen, uçak gibi araçlar için geçerli olabilir. Onların da havadan kaynaklı hava burgacı ( türbülans) içerikli sarsılmayacaklarının garantisi yoktur.
Burada araç biziz. Yani belirli bir kütleye sahip nesneler. Yol zamandır. Bize, kütlemize ve hızımıza özgü etkiyen şey. Uçak; bizim kütleli nesne olarak zorladığımız hız sınırı ve hava burgacı( türbülanas) ; kütleli oluşumuzdan dolayı asla aşamayacağımız hızımızın freni. Tabi ki şimdiki bilimsel verilerin sınırları kapsamında…
Zaman: kütleli olanın kütlesine ve seyrine kıyasla aşınma oranıdır. Işık kütlesiz olduğu için bundan muaftır. Nesnelerin bundan muaf olmalarının tek bir yolu vardır. Kütlelerinden arınmak. O zaman da nesne olma vasıflarını yitirir.
Aşmak ise; ancak zamanı da bükebilecek negatif (eksi) bir kütleye sahip olmak ile mümkündür. Bilim henüz böyle bir keşfe, bildiğim kadarı ile imza atmış değil.
İmza attığında da bu biz olacağımız anlamına da gelmez. Çünkü biz dediğimiz şey somut ve maddi( kütle) temelli. Maddi temelli hiçbir şeyin , bu günkü fizik kanunları ile ışık hızını aşmayı bırakın, ışık hızına erişmesi bile mümkün değil…