Dünyanın en önemli deneylerinden biri olan Young deneyi, parçacığın davranış biçimini anlamayı amaçlamaktadır. Gözlemci etkisinin, deneyin sonucuna olan doğrudan etkisinin, deney koşullarına mı yoksa gerçekten gözlemci kaynaklı mı olduğunu analiz edebilmek için sayısız kez tekrarlanmıştır. Deney koşulları değiştirilerek tekrarlanmıştır. En son, gözlemci etkisini ayrıştırmak için dolanık parçacıklar kullanılmıştır. Ancak görülmüştür ki, gözlemci (kamera) etkisi, parçacığın davranışını değiştirmekte - belirlemekte. Bu durum, bir çok bilim insanı için bilincin varlığı açısından canlılığın gerekli olmadığı üzerinden seçim yapabilme kapasitesini -bilinç varlığı- olarak okunmasına neden olmuştur. Bu konuda en çok kabul edilen görüş, kopenhag yorumudur. (Neils Bohr - Werner Heisenberg) Kopenhag yorumu indeterministtir, yereldir ve realist değil belirsizdir (Heisenberg’in belirsizlik ilkesi). Makroevrenle mikro evren arasında bir ayrım yapmaz, ancak mikroevrenin kendine has bir varoluşu olduğunu da savunmaz. Basitçe kuantum mekaniğinin geçerli olduğu mikroevreni göz ardı eder, felsefesine girmez sadece matematiğine ve deney sonuçlarına bakar (‘evren’ makroevrenden ibarettir). Örneğin dalga-parçacık ikiliği bu yorumda elzemdir ancak bunun ‘nasıl’ olduğu sorusuna cevap verilmez, bir fenomen olarak ele alınır ve o şekilde ‘iş’ yapılır. Kuantum mekaniğinin formalizminde dalga fonksiyonunun çökmesi (state collapse) önemli bir problemdir ve ‘gözlem’in ne’liği sorunuyla da yakından alakalıdır. Örneğin elimizde 1 veya 0 durumunda olabilecek bir sistem olsun (açık-kapalı, canlı-ölü vs. vs.). Kopenhag yorumuna göre ölçüm alınmadan önce bu sistem ne 1 ne 0 durumunda değildir, bir nevi araftadır. Kuantum bilgi kuramı yorumuna göreyse hem 1 hem 0'dır, daha doğrusu 1 ve 0 olma olasılıklarının bir kombinasyonu şeklindedir. İki yorum için de ölçüm alındıktan sonra (misal sonuç 1 çıksın) ortada bir problem yoktur, artık sistemimiz 1 durumundadır. Ancak bazı akıllı fizikçilerin sorduğu üzere “eee 0 olduğu duruma ne oldu?” demek mümkündür. Ne Kopenhag yorumu ne kuantum bilgi teorisi bu durumda size ‘felsefi’ açıdan ikna edici güçlü argümanlar sunmakta başarılı değillerdir, böyle oldu çünkü böyle demenin ötesinde zaten sunulabilecek bir argüman da yok gibidir. Çoklu-Evrenler yorumuysa farklı bir açıdan yaklaşır ve -eğer biz 1 ölçtü isek başka bir evrende de 0 ölçülmüştür- der. Bu ilk bakışta absürt bir fikir gibi gelebilir, her kuantum ölçüm nasıl yeni bir evren yaratabilir ki? Fakat işi her ölçümün bir Büyük Patlama yaratmasından ziyade hali hazırda sonsuz paraleli olan bir evrenin içinde evrenlerin birbirlerinden farklılaşması olarak görürseniz ortada bir sorun kalmaz. Dolayısıyla çoklu-evrenler kuramı bu bağlamda nevi şahsına münhasır bir pozisyondadır. Deterministtir ama realist değildir, deterministtir çünkü olabilecek her şey olduğundan ötürü gelecek bellidir, olabilecek her şey olacaktır. Fakat tek tek evrenlerde baktığınızda kuram size sanki indeterministmiş gibi görünür, çünkü kendi evreninizde ölçüm sonucunuz ne geleceğini bilemezsiniz. Pilot Dalga Kuramı Yorumu ise, mikro-makro fark etmeden tüm evrende parçacıkların parçacık, dalgaların ise dalga olduklarını söyler. Boyutlar küçüldükçe dalga-parçacık etkileşimi daha önemli hale gelir ve aslında her parçacığa bir dalga yol göstericilik yapar şeklinde bir açıklama getirir. Bu yorumda ortada bir dalga-parçacık ikiliği yoktur, süperpozisyon gibi “hem şöyle hem böyle-ymiş gibi” yaklaşımlara da. Evren realisttir, deterministtir, mikro-makro evren ayrımına gerek yoktur çünkü evrenin tamamı aynı şekilde davranır. Ancak pilot-dalga kuramının tüm bu pozitif felsefi özelliklerine rağmen benimsenmemiş olmasının büyük bir sebebi vardır, bu kuramda yol gösterici dalganın yerelliği yoktur, tüm evrene yayılır ve tam bilgiye sahiptir.
Fiziğin ölçümünü yapamadığı her konu, anlaşılamıyor olduğu sürece bir gizeme sahipmiş gibi algılanmakta. Ancak biliyoruz ki 100 yıl önceki büyük gizemler, şu anda basit normlar. Şu an için mekanizmasını anlayamadığımız bir gözlemci etkisi söz konusu ve anlam yüklemeye hazır şekilde bekliyoruz bizler de. Oysa tam olarak anlamadığımız bir konuya anlam yüklemeye çalıştığımızın farkında olmak zorundayız. Bence şöyle, bence böyle demek için altını doldurmak zorunda olduğumuzu gözden kaçıramayız. Su, neden bazı cisimleri yüzdürüyor da, bazılarını batırıyor, bir bilinci mi var diye sormanın parçacığın bilincini sorgulamaktan bir farkı olmadığını düşünüyorum. Bir zamanlar bilinmeyen ile şimdi bilinmeyen farklı, ancak anlam yüklemeye hazır insan aynı.
Kaynaklar
- Ragnar Fjelland. The “Copenhagen Interpretation” Of Quantum Mechanics And Phenomenology. (26 Temmuz 2021). Alındığı Tarih: 26 Temmuz 2021. Alındığı Yer: Springer Link | Arşiv Bağlantısı