İnsanın yok tanımının belirlediği yokluk, eğer gerçekten tanım gereği yok ise, biz onu nasıl varmış gibi konuşabiliyoruz? Sanırım soruda verilmek istenen anlam bu.
İnsanın var ve yok tanımları, bir şeylerin varlığı ve bir şeylerin olmaması üzerinden temellenir. Yani mutlak yokluk tanımı değillerdir. Fizik evrende kendi beden ve çevre algısı ile oluşturduğu zihinsel kurgu açısından insan, algılayabildiği düzey üzerinden varlık, algı düzeyi dışında kalan teorik alan için yokluk tanımı yapmakta. Ancak bir şeylerinin olmamasının yokluğa tekabül etmediğini bilerek yapıyoruz hiçlik - yokluk tanımımızı. Referansımız temelde bizim zihinsel tasarımımızı oluşturan varlık olduğu için, teorik olarak hiçlik tanımı göreceli ve yüzeysel - kendi içinde geçersiz kalmak durumunda.
Peki biz mutlak yokluğu - hiçliği hayal edebilir tanımlayabilir miyiz.
Biliyoruz ki düşünce kavrama açısından sınırlı bir biyolojik kapasiteye sahibiz. Ancak buna rağmen -sonsuzluk- kavramı tanımlamaya çalıştığımız, üzerine düşünebildiğimiz bir teorik olgu. Yani sofistike ihtiyaçlarımızı giderme anlamında soyut düşüncenin gelişimi, aslında biyolojik kapasiteyle sınır olmama halini ortaya koymakta. Tabii ki bunun prefrontal lob ve beyin konnektom yapımızın inanılmaz karmaşık olmasıyla birebir ilgisi var. Yani fizik evrenle sınırlı bir varlık olarak, bu sınırlara takılmayacak bir zihinsel yapıya sahibiz. Bu nedenle hiçlik ve sonsuzluk kavramları üzerine düşünebilir, tanımlamaya çalışabiliriz. Ancak net, kesin mutlak sonuçlar değil, kendi varlık algımızın referansları içinde sonuçlara ulaşabiliriz.
Bizim bu olguları değerlendirebiliyor olmamız üzerinden onların gerçekten var olup olmadıkları sonuçlarına ulaşamayız. Yani sorudaki yokluğun gerçekten yoksa nasıl onu düşünebildiğimiz üzerinden ulaştığımız bir sonuç, yokluğun varlık - yokluğuna dair rasyonel bir çıkarıma götürmez.