Hayatı değerli kılan, zaten budur. Yok olacak olmak.
Her insan, diğer her canlı birey gibi, milyonlarca yıllık evrimin ve ebeveynlerinin genlerini bırakma dürtülerinin sonucu olarak var oluyor. Canlılık, yapısı ve varoluşu gereği enerji barındıran, dinamik ve bilgi taşıyabilen bir varoluş biçimi. Aynı zamanda görece daha gelişmiş canlılar da sahip oldukları zekâ ve hafıza ile bilinç geliştirebilmişler. Varlıklarının, özelliklerinin ve becerilerinin farkındalar. Hatta var olmuş ve yok olacaklarının da farkındalar. İnsan da haliyle sahip olduğu bilgiyi, genleri, vasıfları muhafaza etmeye ve içgüdüsel var olma çabası ile aktarma eğiliminde. Yani her birey doğacak, büyüyecek, sahip olduklarını aktaracak ve varoluşunu tamamlayıp ölecek. Bu akışta bir sorun ya da korkulası bir durum yok. Bundan kaçınmak için bir neden yok. Varoluşsal olarak olay bu zaten.
Olaya varoluşsal değil de kültürel, psikolojik olarak da yaklaşırsak her birimiz var oluyoruz ve doğduğumuz bölge, kültürel, sosyal yapımız, zekâmız, becerilerimiz paralelinde birer hayat yaşıyoruz. Bu hayatta Dünyadan bir şeyler alıyoruz, ona bir şeyler veriyoruz, bir alışveriş hâlinde yaşayıp ölüyoruz. Yani Dünyanın ve yaşamın her şekilde bir kısmını deneyimleyebiliyoruz. Eğer yaşamımız sınırsız olsaydı, işin varoluşsal ve felsefi tarafı bir yana, deneyimleyebileceklerimiz bir noktada biteceği için yaşam tamamen anlamsız ve bir noktadan sonra da varlığımız da aslında hayli gereksiz olurdu. Yani Dünyadan alacaklarımız da ona vereceklerimiz de biter, bu paralelde de varoluşumuz tamamen anlamsızlaşırdı. Yaşamı değerli kılan, belirli bir kısmını deneyimleyebilecek olmamız ve bu ayrımı yapma yeterliliğinde olmamız.
Yani atıyorum hayatınız boyunca bir çölde yaşamak ister miydiniz? Hayır. Bir orman da görmek isterdiniz. Bir göl de, bir ırmak da, bir dağ da. Değil mi? İşte Dünyanın bin bir çeşit coğrafyasından hangisini göreceğinizi seçmek, gördüğünüz şeyi anlamlı kılacak şeydir. İşte sınırlı ve süreli hayatımızda, Dünyanın ve yaşamın görece güzelliklerini görmeyi, onlardan beslenmeyi ve onlara katkı yapmayı isteyebilir ve bu doğrultuda da yaşamımızı anlamlı kılabiliriz, onu mutlu yaşayabiliriz. Anlam sunan bu ayrımdır. Her şeyi, her yeri, sınırsızca deneyimlemek değil. Bir kısmını deneyimlemek ve bunu seçebilmek.
İşte bu anlamı var eden de hayatımızın bitecek olmasıdır. Bir gün ölecek olmamız. Bir sonun olması. Bunu bilerek yaşamalı ve yaşamımızı anlamlı kılmaya çalışmalıyız.
Kısaca böyle özetleyebilirim. Sağlıcakla.