Yıldızlar, gökadalardaki moleküler bulutların görece yüksek yoğunluklu olan kısımlarının çökmesiyle oluşur. Bu bölgelerdeki moleküllerin birbirleriyle çarpışmaları sırasında hareket enerjilerinin bir kısmı moleküllerin içsel enerjisine (moleküllerin titreşimlerinden ve dönüşlerinden kaynaklanan enerjisine) aktarılır. Böylece uyarılmış duruma geçen moleküller, temel enerji seviyelerine geri dönerken sahip oldukları içsel enerjinin bir kısmını kızılötesi ışık olarak yayar. Enerjinin elektromanyetik dalgalarla (ışıkla) moleküler bulutun dışına taşınmasıyla yüksek yoğunluklu bölgenin sıcaklığı düşer. Moleküler bulutun kendi iç basıncının kendi kütleçekimini dengeleyememesi sonucu, bulut çökmeye başlar. Zamanla yoğunluğun artmasıyla ışığın dışarıya kaçması zorlaşır. Çünkü ışığın büyük kısmı moleküller tarafından soğurulur. Böylece bulutun iç kısımlarının sıcaklığı artmaya başlar. En sıcak bölge olan merkezin sıcaklığı 2000 Kelvin’i aştığı zaman hidrojen molekülleri (H2) hidrojen atomlarına ayrışmaya başlar. Daha sonra hidrojen ve helyum atomları iyonlaşır. Bu ısınma aşaması bulutun kendi iç basıncı kendi kütleçekimini dengeleyene kadar devam eder. Böylece bir önyıldız oluşur. Bu önyıldız zaman içinde ışıma yoluyla enerji kaybederek küçülmeye ve ısınmaya devam eder. Merkezin sıcaklığı belirli bir değerin üzerine ulaştığı zaman çekirdek tepkimeleri gerçekleşmeye başlar ve böylece bir yıldız oluşur.
Gezegenler genç yıldızların etrafında dönen gaz ve toz bulutlarının içinde doğar. Bir araya gelen toz zerreleri giderek büyür; çakıl taşı, kaya ve dağ büyüklüğünde parçalar oluştururlar. Başlangıçta parçalar biçimsizdir. Ancak kaya parçalarının çapı 1000 kilometrenin üzerine çıktığında kütleçekim etkisiyle küreye benzer bir hal alırlar.
Dr. Jonathan Squire ve Prof. Dr. Phil Hopkins, yıldızlardan ve gökadalardan gelen güçlü radyasyonun toz zerreleriyle dolu gazların hareketlerini nasıl etkilediğini kuramsal yöntemlerle incelediler. Tıpkı akarsuların kayaların etrafından geçerken kıvrılmasına benzer biçimde, genç yıldızların etrafındaki gazlar da toz zerrelerinin etrafından geçerken kıvrılıyor. Birbirine yakın birkaç kaya parçasının olması durumunda farklı kaya parçalarının etrafından kıvrılarak gelen gaz akımları birbiriyle etkileşiyor. Farklı gaz akımları kaya parçalarının bir araya gelerek yığılmasına neden oluyor. Böylece ufak kaya parçaları zamanla birikerek devasa gezegenleri oluşturuyor.
Yıldızından büyük gezegene gelecek olursak;
Yıldızından büyük olması sorun değil, kütlesi önemlidir. Uzaydaki daha kütleli cisimler, daha az kütleli cisimleri kendilerine çekerler