Fosil yakıtların dünya üzerinde homojen olmayan dağılımları veya politik nedenlerle çeşitli
açılardan içerdiği dezavantajlar tüm ülkeleri yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmaya
yöneltmektedir. Bu durum ekonomik olarak gelişmiş ülkelerin yanı sıra gelişmekte olan
ülkelerin de bu teknolojilere çeşitli şekillerde teşvik mekanizmaları geliştirmesi sonucunu
doğurmaktadır. Şekil 2’de Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre yenilenebilir enerji
kaynaklarından üretilen elektrik enerjisi miktarının değişimleri incelendiğinde, özellikle rüzgâr,
biyokütle ve güneş enerjisi dönüşüm sistemlerindeki artışın çok hızlı olduğu görülmektedir.
2002-2012 yılları arasında rüzgârdan elektrik enerjisi üretim yaklaşık 10 kat artarak 50 TWh
den 530 TWh2e ulaşmıştır. Biyokütle en çok kullanılan ikinci yenilenebilir enerji kaynağı
olarak yıllık 320 TWh in üzerinde elektrik enerjisi sağlamaktadır. Fotovoltaik enerji üretiminde
de yıllık 100 TWh’in üzerine çıkıldığı görülmektedir. Şekil 3'den yenilenebilir enerji
yatırımlarının özellikle son yıllarda dünya geneline yayıldığı söylenebilir. 2004 yılında toplam
yenilenebilir enerji yatırımının sadece %20'si gelişmekte olan ülkeler tarafından yapılırken,
lineer sayılabilecek bir artış göstermiş ve 2015 yılında %54,5 değerine ulaşmıştır. 2015 yılında
toplam 286 milyar dolar olan yenilenebilir enerji yatırımlarında gelişmekte olan ülkelerin payı
156 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu değer, sürdürülebilir enerji teknolojilerinin
kalkınmada sağladığı avantajların dünya ülkeleri tarafından dikkate alındığını göstermektedir.
Ancak tüm bu verilere rağmen ülkemizin ve dünyanın fosil yakıtlara bağımlılığı da devam
etmektedir.


Kaynaklar
- Yazar Yok. Türkiye’de Yenilenebilir Kaynaklardan Elektrik Enerjisi Üretimi: Mevcut Durum Ve Gelecek Beklentileri. (2 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 2 Nisan 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı