Kaz Gelecek Yerden Tavuk Esirgenmez!
Temenni ederim ki Katolik kilisesinin bu kabulü, doğaya, doğanın diyalektiğine, bu diyalektiğin ürünü EVRİM’e ve vesilesi ile bunu açığa çıkaran bilime ve bilim insanlarına karşı, koşulsuz bir saygı ve güvenin ürünü olsun.
Ancak insanlık tarihi hiçbir aşamada taban tabana zıt yahut farklı iki alandan birinin bir diğerini bu denli tevazu ile kabul ettiğine tanık olmamıştır. Engizisyon daha dün sayılır.
Bu kabulün iki nedeni olabilir: İlki bilimin geldiği aşama itibarı ile kilisenin sınırını aşan alanlardaki savunularını boşa düşürebilecek ve artık reddedilemeyecek argümanlara sahip olması (ki Reform hareketlerinin lokomotifi budur), ikincisi ise, içinde kesinlik içermeyecek kadar geniş ve sınırsız bir alanı, olasılık alanını, kendi öğretilerini de yumuşatarak ve fakat özüne dokunmayarak bunun üzerinden yeniden var etme çabası.
Korkarım ki ikincisi daha ağır basıyor gibi görünüyor ve ustaların kulaklarımızı tekrar çınlatmasına neden oluyor: Oturmuş fakat eskiyen her şey, yeni olanın arenasına savaş için girmez. Gücü yettiği an yok eder ya da yetmediğinde sahiplenip içini boşaltma derdine düşer.
Temenni ederim ki böyle değildir. Fakat bilimi de aşan ve belki de bilim insanlarının ve sevdalılarının “bizler siyaset üstüyüz “ hikâyesine kapılmadan dikkate alması lazım gelen halkın yaşayarak sınanmışlıklarının rehberliğine, arada bir de olsa şans vermesini dilerim. “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.” Sevgiyle…