Hayata dair bütün anlamları anlamsız kılan şey ölümün varlığıdır. Hayat anlamsız diyen herkes aslında bu sondan dolayı bu cümleyi kurarlar. Çünkü anlamlı olması için ne olması gerekir diye sorsanız size söyleyebilecekleri pek de yeni bir şey olmayacak ve bu hayatın içinde zaten var olan bir şeyleri örnek vereceklerdir. Dolayısıyla kaçınılmaz sondan dolayı hayatın anlamsız olduğu söylenmektedir. Çünkü öğrenilen her bilgi yaşanılan her deneyim veya sahip olunan herşey sonunda ölümle anlamını yitirmektedir. Bir çok insan için kendisinin ölümünden sonrasının da hiç bir anlamı da yoktur. Kalıcı, insanlara faydalı eser bırakmanın ölümden sonra mutlak yok olacağını düşünen kişilerin bir çoğu için de anlamı haliyle olmayacaktır. Çünkü kendisi o zaman olmayacaktır. Bu açıdan insanların yaşama sevincini kaçıran veya bozan yegane şey yaşlanmak ve kaçınılmaz son olan ölümdür ve tabi bunu bilebilmesidir. İnsanlar bu durumda yaşama sevincini anlık kendilerini oyalayarak veya ölüm düşüncesini akıllarından uzaklaştırıp çıkararak ancak sağlayabilir. Ölümü ve kendisini bekleyen sonu düşünen insan için yaşama sevincinin anında kaçması söz konusu olur. Bu nedenle ölüme dair insanlar savunma mekanizması geliştirirler kendi durumlarına göre. Bu düşünceyi kafasından atma uzaklaştırma gibi. Veya da yaşına göre daha önümde çok zaman var gibi. Yani bu düşünceden esasen bir şekilde kaçış var. Bu düşünce geldiği anda yaşama sevinci diye bir şey bırakmaz ki, bu hayatın hiç bir anlamı yok cümlesi olarak ifade edilir bu durum. Çünkü tüm bilgiler amaçlar tüm hevesler tüm idealler sahip olunan herşey sonunda anlamsız bir yere çıkar. Hepsi Yok olup gidecekse ne anlamı kalır denen o yere. Derinlerde hep bu düşünce vardır. İşin ilginci de ölümden sonra mutlak yok oluşa inananların da bu savunma mekanizmalarını kendilerine göre geliştirmiş olmalarına rağmen ölümden sonra varoluşa inananları da kendilerine savunma mekanizması geliştirdikleri için buna inandıkları ile eleştirmenleri. Oysa aynı durum baska bir şekilde kendilerinde de var. Sadece biçimi içeriği farklı. Kendi zihinleri de kendilerine savunma mekanizması geliştirip ölüm düşüncesini bir şekilde kafalarından atarak veya uzaklaştırarak ana odaklanmak vb düşüncelerle bunu yapıyorlar veya yapmak zorunda kalıyorlar. Bazen kişi bunu yaptığının bile farkında olmayabilir. Ölümü insan doğal bir olay olarak kabul edebilir, herkesin ölmesinden de güç alıyor olabilir. Oysa Bu düşünceler bile ölüm düşüncesine ve ölümün varlığına dair savunma mekanizması geliştirme eğiliminin ürünüdür. Çünkü eğer ölüm düşüncesine takıntı haline gelecek kadar takılı kalınırsa maalesef çıkmaza girip intihara sürüklenme denecek kadar ağır sonuçlar yaşanabilir. Hayat anlamsız cümlesi zaten ne denli bu düşüncenin insan beynini allak bullak ettiğini göstermeye yeten bir cümledir.
Dolayısıyla yaşama sevinci oluşturabilmek ana odaklanmayı ve sonu düşünmeden başka şeylere odaklanmayı gerektirir.