Mevcut veri, olasılık ve tanımlama –üç cevap ...
Yaşamın dünyamız ile sınırlı olup olmadığına yönelik üç farklı cevabın nedenidir.
Bir de buna mantık faktörü eklendiğinde artı bir cevap daha verebiliriz.
Bunların dışında evrenimize ve ötesine yönelik metafizik ölçekli, sonsuzluk ve dayandırıldığı ezeli ve ebedi yaratım-yaratıcı süreci çerçeveli yaklaşımlar da var ancak biz aklın ve nesnel tezahürü ( gerçekleşme yol ve yöntemi) olan bilime sadık kalacaksak; en başta ifade ettiğimiz üç artı Bir üzerinden ilerleyeceğiz.
İlki mevcut veridir: Mevcut veriler ( kanıtlanabilir) , henüz dünyamız dışında bir yaşama dair somut, sınanabilir bir iddia için çok yetersiz ve kesin olarak vardır diyemiyor.
İkincisi olasılıktır: Sınırlarına henüz hakim olamadığımız bir evrende, "yoktur" şeklinde yanlışlayamadığımız her şey olasılık dahilindedir. Dünyamız dışında yaşam dahil...
Üçüncüsü yaşamı nasıl tanımladığımız ile ilgilidir: Dünyamızda karbon kökenli yaşamın egemenliği söz konusu. Salt otonom hareket, zaruri enerji transferi ve evrimsel süreçlerin kendisi yahut revize edilmiş hali ile organizasyon ve aktivitenin aynı anda hakim oluşu canlılık için genel geçer tanımlamalardır.
Ancak buna rağmen yaşamın cansızlıktan canlılığa ve gerisin geri ( hayatın sona erişi ile birlikte) cansızlığa dönüşümü arasındaki kimyasal süreçlerin seyri, bunu var eden temel yapı taşları atomların ve alt evrenlerinin( kuantum evreni) keşfi, canlılığı tanımlamada " neye göre" sorusunu ister istemez sordurtuyor.
Bilimin gelişimi her yeni durumda bize yeniden canlılığı tanımlattı ve süreceğe de benziyor. Yani bugün cansız olarak tanımladığımızın yarın canlı kategorisine alınmayacağı iddiasında bulunanayız.
Dördüncüsü ve artı bir olarak mantık ile ilgilidir: İfade edecek başkaca bir kelime bulamadığımız için bazen çok hoyratça ve aklımızın, hayalimizin alamayacağı büyüklükler için kullandığımız " sonsuz" bir evrende her şeyin " sonsuz" olasılıkta olacağı eğilimi.
Daha yalın bir ifade ile; evrende bir zerre merkezden (gezegenimizden) ve henüz en yakın komşumuz diğer bir zerrenin bilgisine ( gezegenin) henüz tam vakıf değil iken, uçsuz bucaksız evrenin geneline yönelik canlılık yahut başka bir konuda ahkam kesmemizin akıl içi olamayacağı realitesi.
Bu son realite olasılık ile bir arada değerlendirildiğinde ibre bizi, canlılığın evrenimizde tahmin edilenden çok daha yaygın olması gerektiği çıkarımına götürür.
Ancak bilim somuttur ve dayanak ister. Bu nedenle bu güne kadar bize yol gösteren şaşmaz rehberimiz olan bilimi temel alırsak; ya canlılığı tanımlama sığlığımızdan, ya genişleyen evrende en yakın evrensel coğrafyalara bile erişemeyebileceğimiz olasılığından kaynaklı gezegenimiz dışında canlı izine hiç bir zaman rastlamayabiliriz.
Tam tersi de mümkün: Bilimsel temelde canlılığı yeniden tanımlama verileri kendini dayattığında, aslında burnumuzun dibi ( mars) dahil, evrenimizin yaşam kaynadığı gerçeği ile de yüzleşebiliriz.
Hangisi daha korkutucu; mutlak yalnızlık mı, sıradanlaşmak mı? Emin değilim…