Güzel bir soru.
Bu soruyu iki bakış açısıyla yanıtlamamız gerekir.
İlki; etik açıdan.
İkincisi; bilimsel olarak.
İkinciden başlayalım. Yapay seçilimi, yüzyıllardır çeşitli canlı türleri ve bitkiler üzerinde uyguluyoruz ve en önemlisi Antik Yunanlıların savaşçı bir ırk yetiştirebilmek için insanlar üzerinde uyguladığını da biliyoruz.
Eğer bütün dünyada insanlar üzerinde yapay seçilim uygulasaydık, bir çok hastalığı, hatta kalıtımsal hastalıkların neredeyse tamamını ortadan kaldırmış olurduk. Bunun yanında hiç sakat veya engelli insan kalmazdı. Sonradan kaza geçirip de sakat veya engelli kalmış insanları da yapay seçilime sokmamız ve üremelerini engellememiz gerekirdi. Sonuçta herkesin standart bir sağlığı olur, neredeyse herkesin standart (fit) bir vücudu olur ve zeka seviyeleri ortalamanın da üzerinde olurdu. Güzel ve çirkin kavramı değişirdi, çünkü hemen hemen herkes aynı boyda, kiloda ve birbirine yakın özellikte olduğu için, çok ufak farklılıklar güzel ve çirkini belirlerdi.
Diğer yandan soruyu etik olarak ele alacak olursak, çok sıkıntılı bir durumla karşı karşıya kalırız. Kimin yaşayıp, kimin öleceğine karar vermemiz gerekirdi. Yeni doğmuş ama kriterlere uymayan çocukları katletmemiz gerekirdi. Aslında üremelerini engellemek, daha insani bir çözüm gibi görünse de, kalıtımsal hastalıklar dışındaki problemler için pek bir çözüm sağlamaz. Eğer bu insanları ortadan kaldırmayacaksak, diğer insanlar ile iletişimlerini de engellememiz gerekir.
Toplumun, bu katliamları veya karantinayı normal karşılayacak bir benliğe ulaşması, hatta kriterlere uymayan kendi çocuklarının bile öldürülmesini veya toplumdan soyutlanmasını sıradan bir prosedürmüş gibi görmesi gerekirdi ki; bu da topluma ancak baskı ile çok uzun zamanda empoze edilebilirdi.