Konu, bir besinin enerjiye çevrilme süreciyle yakından alakalı.
Öncelikle bir besinin yanması ya da kızartılması ne demektir, kimyasal olarak bu yiyeceği ne oluyor da, kanser tetikleyicisi oluyor...
Bizim besinleri alma nedenimiz, onların karbon bağlarındaki yüksek enerjili elektronları alarak, ATP üretmektir temelde. Yeşil sebze ve işlem görmemiş yağlar, elektron bakımından en zengin kaynaklardır. Ancak kızartılmış, yüksek ateşte rengi koyulaşmış vs besinler, bu elektronlarını kaybederler. uğradıkları oksidasyon nedeniyle, bizden elektron alacak yapıya geçmiş olurlar. Siyah çay, döner, kızartmalar, doymuş yağlar (hidrojene doymuş demek, bütün eletronlarını kaybetmiş demek), ultra işlenmiş sözde gıdalar vücuda girdiklerinde yüksek miktarda metabolik atık üretirler. Bu serbest oksijen radikalleri, elektron açığı olan atomlar anlamına gelirler. Bu yüzden elektron zengini olan mitekondrilere, hücre zarına saldırarak eksik elektronlarını tamamlarlar. (Bir atomun elektron ve proton sayısının dengesi bozulduğunda yani elektron kaybettiğinde, atom bu açığını gidermek için her yolu denemek zorundadır.) Mitekondri zarlarının elektron kaybetmesiyle, organel ölür, yerine yenisi yapılır. Ancak hücre zarlarının elektron kaybı, onların katılaşmasına, eski yağlı - gevşek halini kaybetmesine neden olur. (Margarin de bu şekilde katılaşmıştır, doyurulmuştur) Böyle hasar görmüş hücrenin anahtar kilit şeklinde hormon reseptörleri sertleşme nedeniyle bozulur. Bu serbest oksijen radikalleri çok arttığında, mitekondriler durumun kontrolden çıkmasına yaklaşması durumunda, hücre çekirdeği ile haberleşerek, hücrenin ölümüne karar verirler. APOPTOZİS. Eğer hasar çok fazlasya, bu haberleşme gerçekleşemez ve hücre oksijensizlik durumuna adapte olmak (yaşamda kalmak) için, oksijensiz solunuma geçerek kanserleşir.
Aslında yanmış kızartılmış vs yiyecekler tölere kapasitesine göre, hücre kanserleşmesini hızlandırır. Biliyoruz ki, her gece melatonin ile bu kanserleşmiş hücreler işaretlenir. Ve temizlenirler. Ancak bu temizliğin de bir kapasitesi vardır. Yüksek oranda okside olmuş besinlerin metabolizmaya girmesi, kanser tetikleyicisi olabilir. Erken yaşlarda bu oksidasyonun olumsuzlukları genel olarak tölere edilecektir, ancak bu da tölere kapasitesini azaltacak, ileri yaşlarda hastalık risklerini artıracaktır. Bu nedenle, antioksidan dediğimiz besinlere ihtiyacımız var. Bu besinler de, elektron donörüdür. Fazla elektronlarını, elektronu eksik atomlara vererek dengeye ulaşırlar. Renkli sebzeler, işlenmemiş yağlar en yüksek kapasiteli redüksiyon kaynaklarıdır.
Hem doğru enerji kaynaklarından beslenmek, hem de gece uykusunu uyku hijyenine göre uyumak (tam karanlık, sessiz, serin vs), zaten fabrika ayarlarını yaşamak olacaktır.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Kaynak. (15 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 15 Nisan 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı