Mutlak değildir, sadece bir taslak önerisidir!
Yabancılaşma kavramının tarihsel süreç içerisinde farklı tanımları ile başlamanı öneririm.
Ardından bu olgunun tarih sahnesine çıkış hikayesine değinmen gerekiyor. Burada başta Yahudilik olmak üzere bütün göksel dinlerin çıkış kökeni bir ip ucu verecektir.
Buradan toplumlar tarihine bir giriş ve ilkel komünal toplumun, köleci toplumun, feodal toplumun ve en son içinde yaşadığımız kapitalist toplumun insan ve üretim ilişkilerine değinebilirsin.
Sonrasında evrime atıf yaparak alt yapı nedir, üst yapı nedir ona değinmek gerekir.
Karşına kardeşliği bozan ve sermayenin tahakkümüne giden özel mülkiyet çıkacak.
Oradan dosdoğru devam edersen kapitalist toplumun hücrelerine ulaşırsın. Özel mülkiyet, artı değer ve sömürü çarkı.
Bundan sonra bu yol seni sınıf kavramına götürecek, Bugün hali hazırda var olan burjuvazi ve karşıtı olan işçi sınıfına.
Biri gücü elinde tutmak ve bu sömürü çarkını sürdürebilmek uğraşı verirken öteki (işçi sınıfı) özgürleşme ve emeği merkeze alan bir bölüşümü egemen kılma derdinde.
Egemen burjuva sınıfı olunca işçinin bunun farkına (gücünün farkına ) varmaması için haliyle hamle üstüne hamle yapacak.
Bundan sonraki durak işbölümü nedeni ile bilginin ve üretimin parçalı hali ve bunun toplumsal yansımaları olacak.
Bir diğer ve en önemli durak üretileni üretenin kendi ürettiğine sahip olamaması dediğimiz, emekçinin ürettiği nesnenin de nesnesi olması olacak. Yani nesneleşme. İşte bu modern yabancılaşmanın artık su yüzüne çıkmış halidir.
Aşırı iş yoğunluğu, stres, insan olmanın farkına vardıracak etkinliklerden mahrumiyet, sosyal bir varlık oluşun unutturuluşu ve fabrikaların çarklarının birer dişlisine giden yolculuk tepe noktasıdır.
Bundan sonra derin umutsuzluk bireysel kurtuluş yalanına giden kapıyı aralar ve insan toplumsal bir varlık olduğunu inkar ederek yabancılaşmanın da ötesine gider. Bu yozlaşmadır.
Bu sürecin toplumda genel geçer (yasal, ahlaki, toplumsal vb.) norm oluşu artık toplumsal çürümedir.
Tek bir çözüm önerisi vardır. Çarkı gerirsin geri işletip her durağı ortadan kaldırmak. Bu da ancak mücadele ile mümkün gibi görünüyor. Yani her değeri yaratanın, işçinin, emekçinin, kendi yarattığına, emeğine sahip çıkmasının zorunluluğu aynı zaman da kurtuluşun adresidir.
Şayet bu tespitler size, mantığınıza, aklınız ve öngörülerinize uygunsa, bundan sonrası her bir başlığı bir slayta dönüştürmek ve sunumu slaytlar eşliğinde yapmak olacaktır. Bu konuda söyleyebileceğim bu. Umarım yararı olur. Daha önce de buna benzer sorduğunuz soruya yönelik cevap içeriğinden ve kaynaklardan da yararlanabilirsiniz. Sevgiyle.
Kaynaklar
- Karl Marx. (2000). Yabancılaşma. Yayınevi: Sol Yayınları. sf: 201.
- Temel Demirer, et al. (1999). Yabancılaşma. Yayınevi: öteki yayınevi. sf: 112.
- Server Tanilli. (2015). Yüzyılların Gerçeği Ve Mirası 1. Cilt. Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. sf: 552.