Virüslerin canlı olup olmadıkları tartışmalı.
Burada konu, onların canlıya bağlı üreyebilmelerini sağlayacak şekilde varlıklarını sürdürebilecekleri ortamlar.
Virüslerin çoğunluğu, bir süre güneş ışığına maruz kaldıklarında canlıya bağlı yaşam özelliklerini gösterme ihtimalleri yok olur. Bizim basit söylem ile, ölürler yani. Nemli, suyun olduğu ortamlarda canlıya bağlı faaliyetlerini sürdürebilme potansiyellerini korurlar.
Ayrıca klasik maskeler virüsten korumaz. Çünkü ortamda virüs varsa, maskenin açık noktalarından sızarlar. Maske, virüsü kapmış kişiden enfekte olmayı engeller.
Kısaca tamamen taşıyıcıya mahkum değiller, keşke öyle olsa, hızla yok olurlardı yüksek oranda.
Hayvanlardaki virüslerin insana bulaşması da oldukça zordur aslında, ancak çok fazla birlikte bulunma ve temas bir noktada bulaşmaya neden olacak seviyeye gelir ve enfekte olur insan da.
Ancak hiçbir virüs, 100de 100 bütün insanlara bulaşmaz. Herkesin protein yapısı kendisine has olduğu için, virüsün proteine tutunma özelliği herkes için geçerli olmayacaktır mutlak düzeyde. Bütün dünyaya yayılan bir virüs olsa, bazı popülasyonlarda enfeksiyon gerçekleşmeyecektir. Bağlanabileceği protein yapısı olmadığı için.
Biliyoruz ki, HIV de bazı zenci bireylerde taşınır, ancak Savunma hücreleri -T- ne enfekte olamazlar.