İnsan biyolojisi, bütünsel olarak bakıldığında, hepobur olmasına rağmen, otobur a daha yakın. Bağırsak uzunluğu, enerji metabolizması açısından ot sindirmeye daha yakın. Endokrin sistemin çalışması ve et i sindirmek zor ve zaman alan, yıpranmaya neden olan bir sindirim süreci.
Ot un, güneşten enerjiyi doğrudan alıp dokuya çevirmiş olması nedeniyle ondan enerji elde etmek metabolik olarak daha kaliteli. Hayvan, otu dokuya çevirdiği için, ondan enerji elde etmek için üzerine enerji harcıyoruz.
İşleyiş bu şekilde ama, et hiç yenmemeli mi ye geliyor konu.
Veganlar üzerinde yapılan araştırmalarda, hayvan ürünlerinden tamamen uzak yaşayan insanların telomer uzunluklarının arttığı, ancak kongnitif fonksiyonlarının diğer beslenme gruplarındaki insanlara göre yüksek oranda zarar gördüğü, demans alzeimer gibi hastalıklara daha sık yakalandıkları görülmüştür.
Et grubu haftada 1 in üzerine çıkmamalı, sebze mümkünse çiğ olarak yenmeli, meyve sebzenin gerisinde kalmalı. Pişirme mümkün olduğu kadar az ve düşük ısıda yapılmalı. Bu, ideal olan.
Diğer yandan hayvanların ÇİFTLİK adı altında BESLENME ve ÜRETİLMESİ konuları oldukça sorunlu. Onların da canlı oldukları unutularak, tamamen menfaate göre dizayn edilmiş olumsuz şartlarda hasta edilerek şişmanlatılmakta. Güneş yüzü görmeyen, ilaçlarla kilo aldırılan, yapay döllenme ile sürekli olarak süt vermesi sağlanan, bu nedenlerle de hızla çöken hayvanların etinin yenmesi zaten insana çok fayda vermeyecektir. İlaçlar ve hayvanın duygudurumunun da insana geçmesinden bahsetmekte otörler.
Henüz doğru yaşamanın ne demek olduğunu anlayamadık insanlık olarak. Savaşlar, yokluk, yok olma tehlikeleriyle yüzyüze gelmiş insanlık için de bu çok görülmemeli. Daha çok yemek, daha çok elde etmek, biriktirmek şimdilik hala artı bir değermiş gibi görülüyor. Çünkü, yokluktan geliyoruz bunu kabul etmemiz gerek. Hayvanlara da gerekli değeri vermek şimdilik imkansıza yakın görünüyor.
Bu nedenle ben birey olarak neler yapabilirim
Soru bu, aslında cevabı da çok basit.