Sırayla gitmek gerekirse; gerçeklikten kopma hissi, yaşama dair anlamsızlıkla başlıyor bence. Hatta çoğu zaman bu hisse kapılmadan önce panik atak, depresyon süreçlerinden geçmiş ve sonraki level olan yabancılaşma evresinde olduğunu var sayabiliriz. Engin GEÇTAN Hayat adlı kitabında ; panik atağa dünyaya dünyaya yönelik bir imdat çağrısının, depresyona dünyaya yönelik bir öfkenin eşlik ettiğini, yabancılaşma da ise dünyanın silindiğini ifade eder. ağır bir his olsa da kişinin karakterini oturtacak bir evre olduğunu sanıyorum. Çünkü yabancılaşma hissi yaşayan biri toksik ilişkilere girmekten çekinir.
Varlığımı hissetmek için yanlış düşünceler beliriyor demişsiniz. Kendinize zarar verecek boyutta düşünceler olmamasını umut ederek; öncelikle kendinizi sevmenizi ve kendinize şefkat göstermenizi önerebilirim.
Kimlik bunalımı da aynı şekilde kişinin karakterini doğuran ve çoğunlukla ergenlik süreçlerinde başlayıp 20 li yaşlarda da devam edebilen bir dönem diye düşünüyorum ayrıca unutmamak gerekir ki her doğum sancılıdır, sonrasında güzel bir şeye evrileceğini unutmamak gerek. Kabuk değiştirmek gibi düşünebiliriz.
Son olarak; var olduğunuzu hissetmek için size Albert Camus' un bir sözüyle yardımcı olmak isterim. ''Sırf var oluşun bile bir baş kaldırıdır.'' der. (Semavi inanca göre insanlık tarihi de bir baş kaldırı ile başlamadı mı?) Yaşar Kemal' den yola devam edelim, İnce Memed aracılığı ile şöyle seslenir bizlere; Yaşamak direnmektir.'' der. Nikolay Otrovski ise; ''Ve Çeliğe Su Verildi'' adlı kitabında kendi hayatını, sovyetlerde sosyalist mücadele ederken nasıl çelikleştiğini anlatır. Son zamanlarını felçli ve kör olarak geçiren Otrovski ölüme yaklaşırken bile yazmaktan vazgeçmeyerek yazarak da mücadele edilebileceğini öğretir bizlere. '' Bu demirden çemberi kırmak için ne yaptın?'' diye de sorar. Velhasıl kelam varlığınızı hissetmek için mücadele esastır. Hayallerinizin ve hedeflerinizin peşinden gidip, topluma faydalı projelerde yer alırsanız kendinizi de gerçekleştirmiş olursunuz. Saygılar....