Bu soruda çok temel 2 tane hata var:
İlki, "uzayda yerçekimi yok" düşüncesi tamamen hatalı. Eğer uzayda yerçekimi olmasaydı, Dünya'nın Güneş etrafında dönmesi mümkün olmazdı. Galaksilerarası boşluk da dahil uzayın her noktasında kütleçekimi var; fakat bir gezegenin veya yıldızın civarında hissettiğinizin çok ama çok daha altında olduğu için "kütleçekimsiz ortam" gibi geliyor. Halbuki bırakın Dünya civarını, Neptün civarında bile olup da öylece durmaya çalışsanız, nihayetinde Güneş'e çekilip Güneş'in içine düşerdiniz.
İkinci ve daha kritik bir hata ise, "gökyüzünde kayan ışıkların yıldızlar olduğu" fikri. Halk arasında "yıldız kayması" olarak bilinen olay, tamamen hatalı bir isimlendirmeden ibaret. Gökyüzünde gördüğünüz o çizgiler, atmosferimize giren ufak göktaşlarının (asteroidlerin) yanması sırasında bıraktığı alev izi - ki buna "meteor" diyoruz. Bugüne kadar hiçbir insan, gökyüzünde gördüğü hiçbir yıldızın "kaydığını" veya "kayarak düştüğünü" görmedi.
Soruyu doğru sorup "Göktaşları uzayda nasıl bu kadar büyük bir hıza erişebiliyorlar?" dediğinizi varsayarsak: Bunun sebebi yine kütleçekimi. Her şeyden önce, bir asteroidin rotası Dünya ile çakışıyorsa, Dünya'ya yaklaştıkça gezegenimizin kütleçekiminden daha fazla etkilenerek, daha da çok hız kazanıyor. Ama sadece bu değil: Gök cisimleri, kütleçekim alanında oldukları cisimlerin etrafında dönerlerken, eğer sabit bir yörüngeye sahip değillerse, "sapan etkisi" dediğimiz bir olay deneyimliyorlar. Bu etkide, bir gök cisminin (mesela Güneş gibi bir yıldızın veya Mars gibi bir gezegenin) çok yakınından geçip de onun yüzeyine düşmeyen cisimler, müthiş hızlar kazanabiliyorlar. Uzayda da sürtünme çok az olduğu için, bu yüksek hızlarını binlerce yıl boyunca koruyup, hatta zamanla diğer cisimlerin yörüngesinde ekstra hız kazanarak arttırabiliyorlar. Bu sayede tipik bir meteoroid, saniyede 10-70 kilometre hızla atmosferimize ulaşıyor.