Çok güzel bir düşünce deneyi ve soru olmuş. Bir süre beni de düşündürttü ama aslında cevap, sorunun içerisindeki gizli bir kabulde yatıyor. Hatta bana kalırsa iki ayrı durum var.
Birincisi: Bu durumun gerçekleşebilmesi demek, parçacığın ışık hızından hızlı gitmesi demek. Çünkü ancak böyle bir durumda bahsi geçen nokta geride kalır. Eğer kütle çekim de ışık hızında ilerliyorsa, parçacık ışık hızından yavaş ilerlediğinde, zaten parçacıkla birlikte hareket etmiş olur. Bunu iki olayı zaman dilimlerine ayırarak görebiliriz.
1 saniyede parçacık 100 kilometre ilerlemiş olsun. Önceki çekim noktası 100 kilometre geride yer alıyor. Fakat 1 saniye içerisinde o noktadan ışık hızıyla ilerleyen çekim, zaten parçacığın ulaşabileceği noktadan çok ileri gidebilir. Bu bir cevap, fakat tam alakalı bir cevap değil, ikincisi esas cevap diyebiliriz.
İkincisi: Parçacık bulunduğu konumda çekim kuantaları oluşturmuyor. Ne demek istiyorum? Duruyorum ilerledim bir çekimsel etkileşim yaptım, bir süre geçtim ilerledim başka yaptım... Kesikli değil bu olay. Parçacık o an bulunduğu noktada uzay zamanı zaten büküyor. Kendisinin varlığının haricinde, arkasından gelen bir özellik değil bu. O neredeyse, kütle çekim alanı da orada bulunuyor.
Aslında bu iki cevap birleşip, neden böyle bir etki olmayacağını açıklıyor. Fakat bunu tahayyül etmesi biraz zor. O nedenle bu iki durumun açıklamasını ele alıp, üzerinde biraz daha düşünmek gerek. Sevdim bu soruyu!