Eğer insanın, sadece hayatta kalmaya çalışan, gayet ilkel, doğadaki her hangi bir canlı kadar gelişmiş bir hayvan olduğunu düşünüyor isek bir üretkenliğe ya da yararlı olmaya ihtiyaç yoktur. Doğalım, beslenelim, üreyelim ve ölelim, bu kadar basit. Her hangi bir yaşam formu gibi.
Ama böyle düşünmüyoruz değil mi? Pek az insan bu fikirdedir. Evrimsel avantajımız olan düşünme becerimiz ile farkındalığımız ortaya çıktı, kendimizi ve içinde yaşadığımız dünyayı ve evreni tanımlamaya anlamaya çalıştık. Orada ipler koptu, ilerlemek ve gelişmek doğal bir dürtü haline geldi. Binlerce yıldır sanat yapıyoruz, topluluklar halinde yaşıyor ve bu yapılara uygun organizasyonlar kuruyoruz, yaklaşık 2500 yıldır bilim yapıyoruz, bin bir çeşit buluş, keşif, icat ortaya çıkardık, miraslar bıraktık, bilgi ürettik ve bu bilgileri depolayarak gelecek nesillere bıraktık. Dünyadaki yaşamın en gelişmiş üyesi olduğumuza eminiz ve varlığımızı daha da ileriye götürme dürtüsü ile evrene açılmaya çalışıyoruz.
Özetle doğ, beslen, üre ve öl'den ötesi olduğumuz binlerce yıldır tescillenmiş durumda. Başka arayışların, taleplerin, amaçların, beklentilerin peşindeyiz. Bunların tümünün gereksiz olduğunu düşünen insanlar var olabilir, bu durumda bu kişiler, hayata bu pencereden bakmanın doğru ve haklı bir yaklaşım olduğunu bize anlatmalılar. Bu konuda ısrarlı ve iddialı insanların bir varlık gösterdiğini görmedik ve insanlığın ezici bir çoğunluğu böyle düşünmüyor. Bu durumda hemen her birey bu medeniyetin bir parçası olduğuna ve çalışmanın, üretmenin, bilgi sahibi olmanın ve bunları gelecek nesillere bırakmanın erdemli bir çaba olduğunu görmek ve bunun bir parçası olmak zorunda. Bu zorundalık, sopayla uygulanan bir yaptırım değil elbette, eğitim ile kazandırılacak bir bilinç.
Tüm bunlar bir eğitim ve bilinç meselesinin ötesinde bir zorunluluk aslında. Herkes üretmeyip tüketirse zaten dünyadaki kaynakların insanlığı beslemesi olanaksız. Ya biz ilerleyip daha çok üretecek, ilerleyecek, gelişecek ve uzaya açılmak, yeni teknolojiler bulmak gibi atılımlar yapmak zorundayız ya da doğal seçilim bizi eleyecek. Yani buna mecburuz da. Bu durumda bu ilerlemenin bir parçası olmayanlar gerilemenin bir parçasıdır demektir. Yani üretmeyenler, üretenlerin sırtında bir yüktür. Bu nedenle de üretmeyip tüketenleri, dünyadaki varlıklarını sadece doğup beslenip üreyip ölmek olarak görenleri bir şekilde kontrol altına almak zorundayız. Aksi halde insanlığın varlığı bile tehlikeye girebilir.
Özetle, evet. Herkes zekası, becerisi, yeteneği, gücü doğrultusunda medeniyetin bir parçası ve insanlığa yararlı olmak zorundadır.