Merhaba Bahri, öncelikle gelecek kaygını Türkiye'de yaşayan bir genç olarak çok iyi anladığımı belirtmek isterim. Şu anda üniversite son sınıf öğrencisiyim ve lise dönemimde seninle aynı kaygıları paylaştım, hala paylaşıyorum. Bu konudaki görüşlerimi seninle paylaşmak isterim.
*Bu süreçte kendini tanıman çok önemli: ''Neye ilgim var, hangi alanda başarılıyım, ileride ne yapmak istiyorum?'' Eminim ki bu soruları kendine sormuşsun ve aldığın cevaplar seni tatmin etmemiş. Çünkü ülkemizde ne yazık ki işimizi çok iyi yapsak da, çok donanımlı bireyler olsak da hak ettiğimiz değeri göremeyebiliyoruz. Yaşadığımız kaygılar mesleğimiz ve yeteneklerimizle ilgili değil aslında; sistemin kendisi sıkıntılı.
*Toplumsal ve ailevi baskıyı düşünecek olursak; doktor veya mühendis olmak istemediğin için, ya da olamadığın için öz güvenin düşmesin. Belki inanmayacaksın ama benim böyle hissettiğim zamanlar olmuştu. Sayısal dersler ilgimi çekmiyordu ve suçu kendimde arıyordum, kendimi başarısız hissediyordum. Unutulmaması gereken şey, her insan eşsizdir ve her insanın yetenekleri farklıdır. İşletme okuyan bir arkadaşımız şöyle söylemişti: ''Ben sanayide çalışmak veya tamirci olmak istiyorum ama ailem şiddetle karşı çıkıyor. Halbuki bir arabayı veya buzdolabını tamir etmek, bana çok eğlenceli geliyor. Çocukken elektronik eşyaları söküp yeniden birleştirirdim.''
*Ben İngilizce öğretmenliği okuyorum ve bu süreçte gelecekte ne yapacağıma dair çok kaygılandım, farklı bölümlerde okuyan öğretmen adayı arkadaşlarım da aynı kaygıya sahipti: ''Atanamazsak ne olacak?'' İçimizi rahatlatabilmek için özel kurumlarla ve özel kurumlarda çalışan öğretmenlerle görüştük, aldığımız yanıtlar gerçekten korkunçtu. Ben sana şimdi ''aldığın maaş ve gördüğün saygı hiç önemli değil, işine severek git yeter'' gibi bir şey tabii ki söylemeyeceğim. Her insan işine her sabah severek gitmenin dışında hak ettiği maaşı alabilmek, iş ortamında ve toplumda sevgi ve saygı görmek ister. Bu yalnızca doktorlar, öğretmenler, mühendisler için vesaire değil; herkes için geçerli. Ülkemizde her meslek grubu gerçekten çok kötü şartlar altında çalışıyor ve hiç kimse hak ettiğini alamıyor. Bizden insan gibi yaşamayı unutup, küçücük paralar alarak kendimizi işimize adamamız isteniyor.
*Yaşadığın ikilemi çok iyi anlıyorum. Bölümümüzde bu tip kaygılarla öğretmenlik okumayı seçmiş onlarca öğrenci var ve akademik hayatları onlar için işkenceye dönüştü, mezun olduklarında ise ne yapacaklarını kara kara düşünüyorlar. Sevdiğin bir mesleğe yönelirsen, hem daha çok şey öğrenirsin; hem de gelecekte daha başarılı olursun. Kendini akademik alanda geliştirerek yurt dışına gitmeyi düşünebilirsin; belki de aklına çok parlak fikirler gelir ve aranan bir insan olursun.
*Kendini sadece üniversite dersleriyle ASLA sınırlama. Alanına olabildiğince hakim ol ve kendini geliştir. Milyonlarca üniversite öğrencisi arasından seni özel kılacak şey, bilgi birikimin ve dil becerilerin olacak. Eğitimlere katıl, sertifikalar al, bol bol makale oku... Tercihini ne şekilde yapacaksın bilmiyorum ama ne olursa olsun, sadece üniversite mezunu olmak pek de önemli değil artık.
*Benim en büyük pişmanlığım, üç sene boyunca sadece okul derslerime çalışmış olmamdı. Yurt dışında master yapmak istedim ama bunun için kesinlikle yeterli olmadığımı anladım. Bu yüzden akademik kariyerime en iyi ve bilinçli şekilde yeniden başlamak için mezun olduğumda yeni bir bölüm okumaya karar verdim. Kendimi onca bilgiden mahrum bıraktığım, üniversiteli olmanın rehavetine kaptırdığım için çok pişman oldum. Sana şimdiden söyleyeyim, kafandaki üniversite ortamıyla ve eğitimiyle asla karşılaşmayacaksın, çok ama çok eksiğiz bu konuda. İşin büyük bir kısmı sana kalıyor. Bu söylediğimi lütfen hatırla.
Sonuç olarak, sevdiğin işi seç ve işini en iyi ve en bilinçli şekilde yapacak kadar geliştir kendini. Kimseye kulak asma, YETENEKLERİNİN ÜSTÜNE GİT. İlgi duymadığın veya yeteneğinin yeterli olmadığını düşündüğün alanların açığını kapatmaya uğraşırken, yeteneklerine çok yazık edersin. Benim sana en büyük tavsiyem bu.