Kuraklıkla mücadelede modern bilimin ileri görüşlü yaklaşımlarından biri, yalnızca baraj ve sulama projeleriyle sınırlı kalmayıp atmosferik akışların yönlendirilmesi üzerine yoğunlaşmaktır. Türkiye’nin ikliminde önemli bir etki yaratan faktörlerden biri, Akdeniz ve Karadeniz arasında paralel uzanan dağ sıralarıdır. Bu dağlar nemli havanın iç bölgelere ilerlemesini çoğu yerde engeller.
İleriye dönük radikal bir fikir, bu dağların belirli stratejik noktalarında “çentik” biçiminde yapay geçitler açmak olabilir. Böylece Akdeniz’den yükselen sıcak ve nemli hava ile Karadeniz’in serin ve nem yüklü havası, engellenmeden iç Anadolu’ya aktarılabilir. Bu yöntem, doğal hava basıncı farklarını kullanarak su buharının iç bölgelere taşınmasını kolaylaştırır.
Sonuçta, dağların doğal bariyer etkisi kontrollü biçimde azaltıldığında, Anadolu’nun kurak bölgelerinde daha dengeli bir yağış dağılımı sağlanabilir. Modern bilim bu vizyonu; topoğrafya mühendisliği, atmosfer simülasyonları, hidrolojik modelleme ve ekolojik sürdürülebilirlik çerçevesinde değerlendirebilir.
Bu yaklaşım, kuraklığa karşı sadece su depolamakla değil, yağış döngüsünü yeniden tasarlamakla ilgilidir ve gelecekte iklim mühendisliğinin en ilham verici başlıklarından biri olabilir.[1][1]