“Gerçekçi ol imkansızı iste.” (Ernesto Che Guevara)
Neden olmasın!
İlk çağlardan bu yana muazzam bir medeniyet birikimi var mı, var.
Direngen, üretken ve vefakar bir halkı var mı, var.
Bu konuda her dönem ve her koşulda bu uğurda tereddütsüz yüreğini ortaya koyan yiğitleri olmuş mu, olmuş.
Bu onurlu geleneği bugün de sürdürenler azınlıkta kalmış olsa da var mı, var.
Bu ülke halkları daha önce defalarca yoktan var olmayı başarmış mı, başarmış.
Yıkıntılar üzerine emperyalizme karşı bir zafer elde edip bugünleri yaratmış mı, yaratmış.
Bireysel ölçekte bu ülkede yaşama imkanı bulamadığı gerekçesi ile dünyanın neresine giderse gitsin, gittiği her yerde damgasını vuran aydınımız, bilim insanımız, yazarımız, sanatçımız var mı, var.
Fakat yıldığımız da doğru, yorulduğumuz da.
Yozlaştığımız da doğru, yabancılaştığımız da.
Korktuğumuz da doğru, kaçtığımız da.
Fakat halen yılmayıp yorulmayanlar var, yozlaşmayıp yabancılaşmayanlar da, korkup kaçmayanlar da.
Onlara bir el verelim mi, ne dersiniz! Hemen yanı başımızdalar ve bizden habersiz bizim için nicedir alın teri döker, bedel öderler.
Çoğu zaman onları, bizlere öğretildiği şekli ile düşman belleriz, bazen aklı havada, bazen hayalperest, bazen de maceracı.
Olsun. Bu güne kadar aksi olanlara bel bağladık da ne oldu. Sizce de onlara bir şans vermemiz gerekmez mi? Ne kaybederiz…
Umutsuzluk yasak!
Bunu bize bu kadar rahat ve yürekten söyleten ne ola ki: Önce yüreğimize, aklımıza ve ellerimize duyduğumuz güven olmasın. Umut ellerimizde. Geç kalmış sayılmayız. Umutla ve sevgiyle…