Çünkü insanlar doğaları gereği meraklılar ve gökyüzündeki cisimlerin davranışlarını anlayabilmek (ve mümkünse faydalarına kullanabilmek) istediler. Bunun için Babiller, belli yıldızlara ilk kez koordinatlar atadılar ve bunların takibini yapmaya başladılar. Ama gök cisimlerinin gökyüüznde çizgisel değil de dairesel ve döngüsel hareketler yapması, bilindik sayı sayma yöntemlerinin yetersiz kalmasına neden oldu.
Örneğin soru açıklamasında bahsettiğiniz trigonometrik tanımlar, sonradan üçgenler için geliştirilmiş tanımlar; halbuki sinüs ve kosinüs gibi şeyler üçgenler için geliştirilmediler, bunlar dairesel ve ritmik hareket için geliştirilmiş kavramlar. Üçgen, bunların karşımıza çıktığı en basit şekil, o nedenle liselerde üçgenler üzerinden anlatılıyor. Şuradaki animasyonları incelerseniz, aslında trigonometrik fonksiyonların ne anlama geldiğini görebilirsiniz.
Ancak sonradan trigonometri bize öylesine güçlü bir araç verdi ki, hayatımızın her yerinde kullanmaya başladık. Örneğin Antik Yunan'da Pantheon gibi yapıların inşa edilebilmesi, trigonometrinin anlaşılması sayesinde mümkün oldu. Mısırlılar piramitleri bu anlayış sayesinde inşa edebildiler. Tabii o dönemde trigonometri algısı primitifti; ancak bu tür yapılarda (örneğin "izdüşüm" gibi kavramların gerektiği inşaatlarda) trigonometri algısı müthiş kolaylaştırıcı oldu.

Sonradan 2. yüzyılda trigonometri sistemsel hale getirildi ve bilimin en önemli parçalarından biri oldu. Trigonometrik fonksiyonlar sayesinde gezegenlerin hareketlerini izah edebilmeye başladık, teknolojimizi geliştirebildik, ışığın doğasını anlayabildik, Evren'deki yerimizi çözebildik. Trigonometri olmasaydı, bugünkü keşiflerimizin önemli bir bölümü mümkün olmazdı.