Travma semptomları ilkel biyolojik mekanizmalardır. Tehdit altında sürüngen beyin diyebileceğimiz beyin sapının yönlendirdiği savaş ya da kaç (Fight-or-flight response) tepkisi kişilerin verdiği ilk tepkilerdir. Bu tepkiler tek bir savunma sisteminin parçalarıdır. Bu iki tepkide meydana gelemediğinde üçüncü tepki olan donma tepkisi meydana gelir. Kaçma ve savaşma tepkilerinin kullanılmadığı durumda biriken enerji donma tepkisi durumunda boşalamaz. Bu durum meydana geldiğinde savaşma enerjisi öfkeye, kaçma enerjisi çaresizliğe dönüşür. Eğer enerji boşalması gerçekleşmezse travma meydana gelir.İşte bu noktada insanları travma durumuna sokan post travmatik stres bozukluğuna neden olan neo-kortekstir. Çünkü diğer canlılarda içgüdüsel tepkiler meydana gelebilirken neokorteks bunun ortaya çıkmasını engelleyerek yaşanan olayı travmatize ediyor. [1]
PEKİ TRAVMA BEYİNDE NELER MEYDANA GETİRİYOR?
Travmaya maruz kalmanın endokrin, otonomik ve merkezi sinir sisteminde uzun süreli değişiklikler üretebileceği netlik kazandı. Yeni araştırma hattı stres hormonlarının düzenlenmesindeki, beynin özel bölgelerinin işlevindeki, hatta yapısındaki karmaşık değişiklikleri tanımladı. Anormallikler özellikle beyinde korku ve hafıza arasında bir bağ yaratan amigdala ve hipokampusta bulundu. Biyolojik, klinik ve sosyal araştıı ıııalar büyüleyici çözülme olgusu üzerinde toplanmaya devam etti. Janet'nin bir yüzyıl önce gözlemlediği gibi, çözülmenin travmatik stres bozukluğunun kalbinde yattığı netleşti. Afet, terör saldırısı ve muharebe mağdurlarıyla yapılan çalışmalar, travmatik olay anında çözülme durumuna giren insanların, uzun süreli travma sonrası stres bozukluğu geliştirilmesi en muhtemel olanlar arasında olduğunu gösterdi. [2]
Tehlike karşısında dövüş, kaç ya da donakal yanıtlarını organize eden beyin sistemlerindeki karışıklık, travma mağdurlarında ilk kez belgelendi ve birçok güncel tedavi yaklaşımı hala TSSB'yi bir korku bozukluğu olarak kavramsallaştırıyor. fakat travmanın beyindeki etkilerinin, özellikle travma çocuklukta olduğunda, bu sistemin çok ötesine uzandığı artık net hale geldi. Hayatın erken dönemlerindeki travma, hayatın ilk yıllarında hızla gelişen ve işlevleri insan sosyalliğinin temellerini şekillendiren ''duygusal beyni'' , sağ beyni etkiler.
Bu durumlar travma geçirmiş bir beyin ve geçirmemiş bir beyin arasındaki fark Elektroensefalografi (EEG) ve Elektromiyografi (EMG) cihazlarıyla görülebilir. Bu durum psikofarmakolojik tedavi ve terapiler ile iyileştiği durumlarda bu cihazlar ile gözlemlenebilir.[3]
Kaynaklar
- P. A. Levine. (2013). Kaplanı Uyandırmak. ISBN: 9786055154097. Yayınevi: Butik.
- J. L. Herman. (2017). Travma Ve İyileşme. ISBN: 9789750407314. Yayınevi: Literatür Yayınları.
- S. M. Stahl. Stahl Temel Psikofarmakoloji. ISBN: 9786054949175.