Kesinlikle, frekans evrenin sırlarını çözmede kilit bir rol oynuyor. Hatta Nikola Tesla gibi büyük bir dahinin de bu konuya ilgi duyması boşuna değil. Frekans temelde bir olayın ne sıklıkla tekrarlandığını gösterir. Örneğin bir saniyede 50 kez titreşen bir dalganın frekansı 50 Hertz'dir. Bu basit kavram kuantum fiziğinden kozmolojiye kadar birçok alanda karşımıza çıkıyor.
Örneğin ışık da bir elektromanyetik dalgadır ve farklı renkler farklı frekanslara sahiptir. Güneş ışığı birçok farklı frekansta ışık içerir ve bu ışık bitkiler tarafından fotosentez için kullanılır. Bu süreçte ışık fotonları bitki hücrelerindeki moleküllere çarpar ve enerjilerini aktarır. Ancak bu enerji aktarımı sadece belirli frekanslardaki ışık için gerçekleşir bu da frekansın önemini gösterir.
Kuantum fiziğinde ise frekans daha da temeldir. Planck'ın ünlü denklemi bir fotonun enerjisinin frekansı ile doğru orantılı olduğunu söyler. Yani yüksek frekanslı ışık düşük frekanslı ışıktan daha fazla enerji taşır. Bu X-ışınları gibi yüksek enerjili ışınların neden maddeye daha fazla nüfuz edebildiğini açıklıyor aslında.
Ayrıca atomların içindeki elektronlar da belirli enerji seviyelerinde bulunur ve bu seviyeler arasındaki geçişler belirli frekanslarda ışık yayılmasına veya emilmesine neden olur. Bu her elementin kendine özgü bir spektruma sahip olmasını sağlar tıpkı bir parmak izi gibi. Bu spektrumları inceleyerek de uzak yıldızların bileşimini belirleyebiliriz.[1][2]
Kaynaklar
- Quanta Magazine. How The Physics Of Resonance Shapes Reality | Quanta Magazine. (26 Ocak 2022). Alındığı Tarih: 10 Eylül 2024. Alındığı Yer: Quanta Magazine | Arşiv Bağlantısı
- M. S. Zubairy. Wave Theory. (7 Mayıs 2020). Alındığı Tarih: 10 Eylül 2024. Alındığı Yer: OUP Academic doi: 10.1093/oso/9780198854227.003.0004. | Arşiv Bağlantısı