Kısa cevap : İnanç biçimlerinin irrasyonel bir alana girmek olması nedeniyle, kişinin bakış açısında rasyonaliteyi kaybetmesi nedeniyle kendi düşünce inancını objektif değerlendiremiyor olması.
Bunun da doğrudan ve sadece din ile ilgisi yoktur. Çünkü insan, inanmak istediğine inanır. En açık örnek, Einstein, kuantum fiziğine inanmak istemiyordu. Ve bu yüzden inanmıyordu. Bu yüzden onu yanlışlamaya bile çalıştı. Ancak gördü ki, kişisel inancıyla gerçek çelişiyordu. İşte bu çelişki duvarına çarpana kadar kişi inanmak istediği konuya bağlanarak onu benimsemek için delil toplar, argüman üretmeye çalışır. İnsanın objektif olamamasının bir sonucu bu ve onu küçülten bir şey değil. Varoluşunun bir parçası.
İnançlarımızı, rasyonalitemizi koruyabilir halde denetleyebilseydik, inanç bizim gelişmemize neden olurdu. Ancak otör olarak kabul edilebilecek yetkinlikteki bireylerin inançlarına zoom yaptığımızda bile, teorik olarak altı boş alanlara rastlıyoruz. Bu kişinin böyle bir inancı nasıl olur diyebiliyoruz. Niye. Çünkü irrasyonel alanda, mantık buharlaşır. Bunun dini inançla temelde doğrudan ilgisi yok. Biz kendimizin olduğumuzdan iyi ve üstün olduğuna inanmak isteriz. Birinci dereceden yakınlarımızın kusursuz, çok iyi olduklarına inanmak isteriz. Ve hatalarına kusurlarına, hatta kötü olmalarına rağmen şizofrenik biçimde onları korur, iyi görmeye devam ederiz. Çünkü buna kendimizi inandırırız. Çünkü inanmak isteriz.
Kendi kendini bu kadar manipüle edebilen bir yapının varoluşa dair inanç biçimi geliştirmede gidebileceği sonuçlar, kişinin kendisini bile şaşırtabilecek seviyelerde olabilir. İşte kişinin bu tutarsız biçimde kendi inancına olan derin bağını denetleyebilecek tek referans kalıyor, muhatabına ait MANTIK. Her birimizin, gözlemci olarak şahit olduğu inançlarımıza tutacağı mantık ışığı, irrasyonalite perdesini ortadan kaldıracaktır belli düzeylerde. Buna ihtiyacımız var. Kendi kendimize bunu yapabilecek gelişmişlikte değiliz henüz. Birbirimize ne kadar doğru, manipüle edilmemiş, kırılmasından kormayacak netlikte, daha iyi olmasını amaçlayacak niyetlerle ışık tutarsak, inanç yapılarımızı, yargılarımızı, önyargılarımızı, cahili olduğumuz konuları ortadan kaldırırız.
İnanç biçimleri temelde benzer olsa da, özelde tamamen bireyseldir. Kişi kendini en doğru, kendi gibi olmayanı tamamen yanlış içinde algılama eğilimindedir. Buna inanmak ister ki, kendisini doğrulasın, mutlaklaştırabilsin ki, zihni inanç konusuyla uğraşmasın. Ben nasılsa garantideyim. Benim gibi inanmayanlar düşünsün mantığı, kişiyi sahte biçimde rahatlatır. Kendini inançlı ya da inançsız olarak tanımlayan bireyler için tamamen aynı durum. Yine vurgulamak gerekir ki, sadece din ile sınırlı değil bu yaklaşım. İnsan olmakla alakalı. Ben şu anda bu insanı öldürüyorum ama haklı gerekçelerim var. Şu anda bu parayı çalıyorum ama, ........ndan dolayı yapıyorum haklıyım. vs vs vs. Eğer biri bize o an kırılmış manipüle olmuş irrayonel durumu değiştirebilirse, mantıksal sorgulamaya geçerek kendimizi denetleyebiliriz. Ancak büyük ihtimalle, tek başımıza bunu gerçekleştiremeyiz.
Kitleler, ölüm sonrası gibi temel bir sorunu halletmenin kısa, geçerli, pratik, kafasını meşgul etmeyecek yolunu ararlar. Ki, günlük yaşamlarını, gündelik yaşam dışı bir konuya takılmış şekilde geçirmesinler. Tam anlasın ya da anlamasın, din ya da her hangi bir öğreti bu konuda oldukça konforlu ve pratik bir tercihtir. Gel, bizim gibi inan cennete git, yoksa sonun çok kötü zaten. Ya da inanıyorsan aptalsın, ben inanmıyorum çünkü çok zekiyim.... İnanmış olan ile, inanmamış olanın tamamen aynı hayatı yaşamasına rağmen, inanıyor olma hali kişiyi daha konforlu yaşatabilir düşünsel anlamda. Her ne sebeple inanıyor olursa olsun, kişi kendini doğrulamak için, kendi gibi olmayanları yanlışlamak zorundadır. Kendi gibi olmayanlar yanlış olmazsa, kendi doğruluğu da tehlikeye girer, pratik hayat da tehlikeye girer. Bu durumda kendi gibi olmayanları yargılamak zorunda, kendi gibi inananları desteklemek zorunda hisseder.
İnsan olarak, birbirimizin inanç biçimlerini doğru yanlış olarak tanımlayabilecek kadar küçük düşünecek bireyleriz. Farklı inanç biçimlerinin eşzamanlı yaşanabiliyor olması, insanın henüz ne kadar gelişmeye muhtaç oluduğunun göstergesi. İneğe tapan birini küçümseyen bireyin, paraya tapıyor olmasını görememesi, her birimizin mantık, objektiflik ışığına ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.
Biz kendimizi denetlemek, objektif değerlendirmek zorundayız. Bunu başkasının yapmasına gerek bırakmadan.