Tamrı eğer fizik evren üstü bir yapıya sahipse, fiziksel yapıya-biyolojiye sahip bir varlık, kendi arayış kriterleri üzerinden somut bir sonuca varamayacak ise, neden bir tamrı arayışı, ihtiyacı olsun, gereği duyulsun.
Tasarımcı arayışının bir kesim için en temel hatası, bizim "bilimsel" gözlem ve deneyler gibi somut kanıta dayalı bir sonuç arayışı. Henüz bilimsel yöntemlerle sonuca ulaşamadığımız fizik evren kaynaklı bir sürü olay-konu-fenomen varken, tasarımcı gibi üst bir kavram için böyle bir arayış niteliksiz bir yaklaşım olmakta malesef. Felsefi bir argümanın doğruluğu yanlışlığı nasıl kanıtlanamaz ise, tasarımcıya ait öğretilere ait konular da böyledir. Bize göre mantıklı olmayan yanlarının olması (aynen felsefedeki gibi) demek, bizim kriterlerimize göre yanlış olması anlamına gelmemektedir. Ya da biz kendi değerlendirme kriterlerimizle, bir varlık yorumu ya da varlık yorumuna ait kavramın doğru ya da yanlış olduğu hükmüne varamayız. Tasarımcı da böyle.
Tasarımcının daima merkezde olması (var ya da yok anlamında), bu konuda net sonuca gidilemeyecek olması bir yandan da. Buna rağmen bu konuda NET ve KESİN konuşabilen kutuplaşmış polarize olmuş zihinlerin geçersiz kanıtlarıyla var ya da yok u savunabilmesi oldukça hayret verici. Var ise, kişi bunu kabul ediyordur. Yok ise de kişi bunu kabul ediyordur. Kanıta dayalı somut bir neden hiçbir olasılıkta yoktur. Böyle objektifliğini kaybetmiş zihinlerin tasarımcı hakkında ne düşündüğünün de anlamı kalmıyor malesef kutuplaşmadan dolayı. Rasyonel düşünceden kayma, taraflaşma malesef konudan uzaklaşarak kendi iddiasının doğruluğuna odaklanmaya neden olmakta bireylerde.
Varlık yorumu, bir zihinin sahip olduğu bütün argüman-bilgi-kavramların toplamıyla elde edeceği üst bir sonuçtur. Sadece mantıkla, sadece duygu ile değerlendirilemez. Sadece bu yollarla sonuca gidilemez. Bu noktaya gelmeden ortada dolanan iddiaların dozu, kişilerin gelişmeye olan ihtiyaçlarının dışa vurumunun bir göstergesi olmaya devam edecek.
Merhabalar Mansour Bansour
İnsanlar görmedikleri duymadıkları şeyleri hayal de edemezler. Yani sen daha önce bildiğin şeylere göre her şeyi anlayabilirsin. Tanrıyı anlayamazsın çünkü eşi benzeri yoktur bu evrende. Bu yüzden mantıkla, felsefeyle, kanıtla tanrıyı yada herhangi bir dinin doğruluğu ispatlanamaz.
Bu yüzden ben kendi inancım için diyorum ki, tanrının varlığının bir kanıtı olana kadar tanrı yoktur. Yani bilinemez demektense kanıtı olana kadar yoktur demeyi tercih ediyorum. Mesela oyuncakların biz arkamızı döndüğümüzde canlanır konuştuklarını biz gelince cansızlaştığını da kanıtlanamaz yada çürütülemez. Yada bunun gibi çok fazla bilinemez ispatlanamaz şeyler uydurulabilir. Bunların hepsine kanıt olana kadar yoktur demeyi tercih ediyorum bilinemez demektense.
Dinin kötü yanını daha çok göstermek için uğraşıyorum çünkü dinin kötü yanlarından rahatsız olmamdan dolayı. Mesela diyanet işleri için ayrılan bütçe dudak uçuklatır cinste, bilimi ve eğitimi gerilemesi su götürmez bir gerçek(tarihte bile dinin hakim olduğu yerler bilimde hep geri kalımıştır), insanları gruplara ayırması, insanları kandırmak için araç olarak kullanılması vb çok fazla olumsuz etkisi vardır ve ispatlanması imkansız olan bir şey için bu kadar harcamalar gereksiz.