O Tünel Asla Var Olamaz! (Hangi Tünel?)
Zaman dediğimiz şey ışık hızında duruyor ise, mantıken ışıktan daha hızlı olanın zamanı geri sarması gerekir. Yani onun için zamanın geri akması gerekir.
Zaman bulunduğumuz an ve konuma göre göreli ise, söz konusu takyonun asla tünele girmemesi gerekir. Aksine tünelin girişinden itibaren doğumuna vesile olan ilk sürece gerisin geri zamanı sarması beklenir. Dolayısı ile elinde takyonu olan bizleri de.
Yani o takyon hiçbir zaman elimizde var olamaz ve gözlemlenemez. Biz hiçbir zaman o tünelin ucuna gelemeyiz ve öyle bir hikaye de gerçekleşemez.
Ancak bildiğim kadarıyla zamanın tamamen durması diye bir şey söz konusu değil. Aksine zaman dediğimiz şey uzayın içine işlemiş ilmiklerin kendisidir ve bir bakıma uzayın kendisidir.
Bu minvalde uzay çok ince ve sık dokunmuş bir halının vücut bulmuş hali ise, zaman da o halının her bir ilmiğinin kendisidir.
Dolayısı ile uzay-zamana içkin olmayan, onu aşkın “takyon” gibi olgular, aynı zamanda bildiğimiz maddi evreni de aşkın olacağından, bugünkü bilgiler ve maddi evrene yönelik tanımlamalar ile var olan fizik yasaları gereği asla gözlemlenemez. Zamana göre konumlanışları da…
Ancak genel mantık ilkeleri de şunu söylemiyor değil: Dünyamızda kaplumbağadan daha hızlı nice varlık var. Evrenin kendisi için ışık hızı bir kaplumbağadan farksız ise daha hızlısı neden olmasın. Belki de evrene ilişkin henüz keşfedemediğimiz ve bugünkü yasalar ile çelişmeyen, kütleyi aşkın ve ışığın hızının aşılabilmesine imkan veren başka yasalar da var.
Elimizde de muazzam bir veri var aslında ışığın hızının aşılabileceğine dair: Evrenimizin genişleme hızı…
Bu genişlemenin olası ve olağan olmasının izahında kullandığımız, Işığın ve Zamanın evrenimize içkin olması kendi içinde her ne kadar tutarlı olsa da, bu hızın bu şekilde aşılabilir olması, aşılabilir olduğu anlamına gelir ki; belki de ne ve nasılını henüz biz bilmiyoruz. Sevgiyle…