Sürdürülebilirlik dediğimiz kavram, modern dünya paradigmalarından doğmuş bir olgu. Dünyadaki kaynakların kısıtlı olması, kirlilik, küresel ısınma, insan yapısı herhangi bir sistemin devamlılığı gibi tamamen insani gerekliliklerle paralel de bir kavram. Ortada bir amaç, bir niyet, bir plan, bir bilinç, bir yönlendirme var. İnsani bir şey yani.
Evrim ise bir doğa yasası. Kütleçekimi gibi. Ortada bir bilinç yok. Amaç yok. Niyet yok. Yarın küre ısınır, tüm insanlık yok olur. Ee? Ne olmuş? Evrim devam eder. İnsan, bugüne kadar yok olmuş milyonlarca türden biri olarak evrim tarihinde yerini alır, o kadar. Bu durum biz insanlar için bin bir türlü felsefi, politik, kültürel, dini, akademik açılımlara gebedir ama aslında dünyanın ve evrimin tarihi için zerre kadar önemi yoktur.
Bu anlamda sürdürülebilirlik dediğimiz kavramla evrimi aynı cümle içinde kullanmak zorlayıcı bir durum. Sürdürebilirliğin tarihi ne kadar? Ne kadar zamandır var ve ne kadar zaman sonrayı kontrol edebiliyor ya da hedefliyor? 100 yıl? 500 yıl? Bu süreler evrim tarihi, özellikle de insan evrimi için önemsiz süreler. İnsanın evrimi ile ilgili pek net ve hesaplanabilir öngörülerde bulunmak zor. 1000 yıl sonra dünya nasıl bir yer olur? Bilmek zor. 500 yıl sonra insan nasıl bir hayata sahip olur? Bilmek zor. Evrim gibi, hayli rastgele (tesadüfen değil) ve çok uzun erimli etkilerle biçimlenen bir olguyu, sürdürülebilirlik gibi hesaplara, planlara, öngörülere ve en önemlisi insani bir bilince dayanan kısa erimli bir kavramla aynı zeminde incelemek hayli zor bir çaba olsa gerek. Ve bence bu tip bir çalışmanın sonuçlarının güvenilirliğini etkileyebilecek çok fazla bileşen olur. Yani atıyorum 100 yıl sonraki dünya yaşamı için on çeşit senaryo yazsak, geleceği yüksek oranda öngörebildiğimizi hissedebiliriz ama bu bence büyük bir yanılgı olur. 100 yıl önceki gelecek öngörlerini düşünürsek insanın bu konuda ne kadar isabetsiz davrandığını fark ederiz. aynı şey bugün neden geçerli olmasın?
Umarım açıklayıcı olabilmişimdir. İyi çalışmalar