Susuzluk biyokimyasal olarak keyfimizi kaçırır da ondan…
Vücudun bütünlüğü en çok suya bağlıdır. Nitekim vücudumuzun dörtte üçü su ve eksikliği en kısa sürede hayati soruna neden olan temel besin ( enerji) kaynağı. Haliyle vücudumuzun bütün alt yapıları (organ, doku, hücre vb.) için de aynı oran ve durum geçerli.
Vücudumuzun dışarıdan aldığı tüm besinlerin ( enerji kaynaklarının) katalizörü. Çayın, kahvenin, içkinin ve meyve suyunun bile.
Bu yüzden hiç bir sıvı ( ağırlıklı su içerse bile) suyun yerini tutamaz. Su vücuda girdiğinde tüm vücut tıpkı bir fabrika gibi sağlıklı işlemeye başlar.
İçildiğinde huzur vermesinin nedeni, sağlıklı çalışabilmek için ona ihtiyaç duyan vücudun ve alt yapılarının, tedarik edildiğinde suya ( tıpkı çarkların onları çalıştıran elektriğe yanıtı gibi) çalışma şeklinde verdiği yanıtın kendisidir.
Suyun içildiğinde keyif vermesi de bu temeldedir. Çünkü vücudumuzdaki tüm biyokimyasal fonksiyonlar su aracılığı ile oluşur. Vücudumuzun en önemli yapı taşları aminoasit yedekleridir. Susuzluk bunların hızlıca tükenişine neden olur. Aminoasitlerin yetersizliği bizde ( halsizlik, yoğunlaşamama, depresyon vb. birçok şey gibi ) keyifsizlik duygusunu tetikler. Bunun nedeni ise susuzluğa bağlı olarak tükenen aminoasitlerin, vücudumuzda protein yapımı başta olmak üzere hormonlar gibi yaşamsal süreçlerin devam edebilmesi için zaruri moleküller olmasıdır.
Yokluğu, eksikliği biyokimyasal temelde keyfimizi kaçıran suyun, içildiğinde birçok olumluluğun yanı sıra özellikle yine biyokimyasal temelli keyif vermesi çok olağandır.
Kaynaklar
- Eşref Atabey. (2019). Suyun Hikayesi. Yayınevi: Asi Kitap. sf: 204.