Bilişim çağında internet ile beraber düşünce, duygu ve davranışlarda değişerek sanal yaşam, sanal kültür ve sanal davranışlar ortaya çıkmıştır. Teknolojik gelişmelere paralel olarak sosyal yaşantıdaki değişikliğin birey davranışına yansıdığı görülmektedir. Bu yansıma bireyi yalnızlığa sürükleyerek yabancılaşma sürecine götürmektedir. Sanal iletişimin yaygınlaşmasıyla yüz yüze görüşme oranının azaldığı, insanların birbirinden uzaklaştığı, bilgisayar ve televizyon başında vakit geçirildiği, her türlü rezervasyon, alışveriş vs. için sanal kanalların tercih edildiği anlaşılmıştır.
Her teknoloji, toplumlar üzerinde sosyal ve toplumsal dönüşümler meydana getirmektedir. Özellikle iletişim teknolojileri, toplumların alışkanlıklarında, kültürlerinde, iş yaşamlarında, eğitim sistemlerinde değişimler yaratmaktadır. Modernleşmeyle birlikte ortaya çıkan yaşam tarzları, geleneksel toplumsal düzenin tamamen ortadan kaybolmasına yol açmaktadır. Modernliğin getirmiş olduğu dönüşümler, önceki dönemlere özgü olan değişim biçimlerinden daha etkili olmuştur
Bireyler arzularını, isteklerini, dertlerini, sıkıntılarını başka insanlarla paylaşarak rahatlamak isterler. Anlatılmak istenenin karşı tarafa istenen kanaldan iletilmemesi halinde, düşüncelerin bir başka kimlik ve kişilik altında maskelenerek verildiği ortaya çıkmaktadır. Sanal ortamda hiçbir sansüre ihtiyaç hissedilmeden başkalarının düşünceleri aktarılıyormuşçasına deşarj ortamlar olarak kullanılmaktadır.
Sanal iletişim araçları insanlara gerek bedenen gerekse zihnen zarar vermektedir. Fizyolojik olarak hareketsizliğe bağlı gelişen kireçlenme, göz bozuklukları, ışınlanmanın verdiği halsizlik, bel ve boyun fıtıkları gözlemlenebilir. Uzun süre bilgisayar, televizyon vs. önünde kalan insanlarda uykusuzluğa bağlı olarak gerginlik, huzursuzluk, iş performansında düşüş, unutkanlıklar gibi durumlar ortaya çıkmaktadır. İnsanların sosyal, ekonomik, başarısına olumsuz etki eden aile içi huzursuzluk ve çatışma, okul, iş yaşamının performans düşüşünün temelinde sanal faktörler yatmaktadır.
Enformasyon ve iletişim teknolojilerindeki ilerlemeler, yalnızlaşmanın boyutlarını arttırmaktadır. Bu durum mekan sorunsalı ile yakından bağlantılı görülmektedir. Zamanının tamamına yakınını bilgisayar başında, internete girerek geçiren özellikle genç bireyler, geleneksel eğlence mekanlarını terkederek yeni sosyalleşme mekanları olan sosyal paylaşım ağlarına yönelmektedir. Bununla birlikte gençler, “internet cafe kültürü” olarak adlandırılan mekanlarda, aynı mekanı paylaştıkları halde birbirleriyle tek kelime konuşmadan, bilgisayarlarla etkileşim içinde olmaları yalnızlaşmanın boyutlarını vahim derecede arttırmaktadır.
Erich Fromm’a göre; modern toplumlarda yabancılaşma olgusu toplumun her alanına yayılmış vaziyettedir. Bu nedenle de insan, korkak ve yabancılaşmış bir halde yer almaktadır. Fromm’a göre, tüketim ve yabancılaşma durumunu, bireyin kendi benliği ile olan ilişkisinde görülmektedir. Bu düşünce çerçevesinde bireyin özgüveni, “benliğini hissetme” durumu başkalarının kendisi hakkında biçtikleri değerden başka bir şey değildir. Yani kişi kendi değerini kendisi belirlememektedir. Günlük yaşamda, kişinin başarısı popüler olup olmadığı ile yakından bağlantılıdır. Bu durumda, birey kendi dışındaki güçlerin elinde bir araç haline gelmektedir.
İnternet kullanımında aşırıya kaçan bireyler, ruhsal yalnızlaşma sorununun yanı sıra çevresine hatta ailesine yabancılaşarak; yalnızlaşan toplumlar ortaya çıkmaktadır. Özellikle iletişim teknolojilerinin yalnızlaştırıcı etkisi, insanı toplumdan soyutlayarak, hayattan uzak tutan bir özellik taşımaktadır. Bu durumun neticesinde de sosyal, psikolojik sorunlar baş göstermektedir
Sonuç olarak sanal sosyalleşme bireyi yalnızlığa sürüklemekte, olumsuz benlik algısı geliştirebilme, kendine yabancılaşma gibi durumların baş rolüdür diyebiliriz. İnsan, sosyal bir varlıktır. Farklı insanlar görmeye, onlarla etkileşime geçmeye muhtaçtır. Bir bireyin "ben yaşamak için kimseye ihtiyaç duymuyorum." demesi de yanlıştır çünkü Abraham Maslow, ihtiyaçlar hiyerarşinin 3. basamağına "Ait Olma/Sevgi" duygusunu koymuştur. Bu basamaktaki ait olma ve sevilme/sevme ihtiyacı minimum düzeyde doyurulmadıkça insanlarda içsel bir huzursuzluk başlar. Teknoloji aracılığıyla uzaktan görüştüğümüz insanlar her zaman yalnızlığımızı gidermez, bizi görmeyen bir kişi her yüzümüzü bilmez. Bu da bireyin içine kapanmasına neden olur. Ayrıca bireyin olumsuz benlik algısı geliştirmesi de sosyal medyada dayatılan "güzellik algısı" ile ilgilidir. Hepimiz birbirinin aynısı olan yüzler görüyoruz internette. Bir şekilde bize bu fikirler empoze ediliyor. Birey, kendisini bu algıdaki şekilde göremeyinde daha da çok içine kapanıyor ve kendine dair olumsuz benlik algısı geliştiriyor. Kendisine olan sevgisizliğini sanal ortamda gidermeye çalışıyor. Sanal ortamın bir diğer yanı da insanlar gerçek yaşamdan uzaklaşıyor. Sanal ortam, bize bin bir türlü imkan sağlıyor ancak bazı insanlar hayal alemine kapılıp hayattan kopma derecesine gelebiliyorlar. Ayrıca sanal ortamda çok fazla zaman geçirmek çeşitli bağımlılıklara da neden olabiliyor.
Küçük yaş gruplarının sanal ortamda vakit geçirmesi ise kesinlikle aile tarafından denetlenmesi gereken bir durum çünkü kötü zihniyetli insanlar tarafından çocuklar çok fazla istismar ediliyor bu sanal ortamda. Ayrıca şiddet içerikli oyunlarla bir nevi bu duyguyu tadıyorlar ve içselleştiriyorlar. Temiz zihinleri kötü bilgilerle kirleniyor. Çocuklar, yetişkinler, yaşlılar... Her yaş grubu sanal alemde zorbalığa, tacize, hakarete maruz kalabiliyor.
Sanal ortamda vakit geçirmek tamamen zararlı değil tabi ki. Zararlı olan; sanal ortam ve gerçek ortamdaki dengeyi sağlayamamak. Her şeyin fazlası zarar derler. Sanal aleme dalmanın fazlası da bireyleri ciddi anlamda tehdit eden bir durum. Yararları var mı bu ortamın? Elbette. Ama dediğim gibi, ortamı nasıl kullandığınıza göre zarar ve yarar oranı değişir.
Daha detaylı bilgi için kullandığım kaynakları ekliyorum, gerçekten güzel iki makale. Okumanızı tavsiye ederim ve iyi günler dilerim :)
Kaynaklar
- Yazar Yok. Bilişim Çağında Sanal Yaşamın Gerçek Yaşama Yansıması. (28 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 28 Ağustos 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Ağ Toplumunda Sosyalleşme Ve Yabancilaşma. (28 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 28 Ağustos 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı