Şöyle söyleyelim, teoride kabul ediyoruz sonsuz kavramini aslinda. Anlayabiliyoruz kavrayabiliyoruz o nedenle tanımlıyoruz degil.
Örneğin bir mikroorganizma için bağırsak sonsuz boyutlarda bir evrendir. Onun kabul ettiği sonsuz kavrami, bizim 10 cm uzunluk birimimiz icinde bile kaybolur.
Her canli, belli bir UMWELT ile evreni deneyimler. Yani dış uyaranları aslinda olduğu gibi değil, umwelt inin izin verdigi kadariyla deneyimler. Bir hücre için baska bir organa gitmek düşünülebilinir olmayan bir safsata iken, bizim icin de evrenin uzak bir noktasina gitmek böyledir.
Insanın farkı, kognitif fonksiyonlarının, somut olarak anlayamayacağı konuları teorik soyut planda anlayacak şekilde kavrayabilme cabasidir. Biz bir doğrunun sonsuz olduğunu ifade ederken, gercekten bir sonla karsilasmayacagini dusunebiliriz. Evren sonlu bile olsa bunu dusunebiliriz.
Bu açıdan farkli umwelte sahip canlılardan farkli olarak, oluşturduğumuz bir üst yapiyi anlayabilme kapasitemiz bu sonsuzluk kavramiyla olan iliskimizle yakindan alakali gibi.
Bir hücre, insanı kavrama duzeyine gelemez gibi gorunurken, insan bu noktada gelişimi kritik bir seviyeye ulaşınca farkli bir algi umwelte ulaşabilir gibi.....