Öncelikle "siz" yerine "sen" şeklinde cevabımı yazacağım. Lütfen saygısızlık olarak algılamayınız ve lütfen sonuna kadar okuyunuz. Başka bir işle uğraşıyorsanız 3 dakikalığına ara veriniz ve dikkat ederek, hissederek okuyunız. Şimdiden teşekkür ederim bu soruyu sorduğunuz için.
Son zamanlarda yaşanan olumsuzluklar seni umutsuzluğa sürüklüyor olabilir, anlıyorum. Ama gel istersen birlikte bir yolculuğa çıkalım ve tarihin derinliklerine dalalım. 1904 yılında, küçük bir köyde doğan Ali'yi düşünelim. Henüz 10 yaşındayken, 1. Dünya Savaşı patlak veriyor. Mahallesindeki abiler, amcalar askere çağrılıyor. Sokaklarda eskisi gibi çocuk sesleri değil, endişeli fısıltılar dolaşıyor. Ekmek bulmak zorlaşıyor, aileler sofralarına ne koyacaklarını bilemiyor. Ali, çocukluğunu doya doya yaşayamadan, ne doya doyası hiç yaşayamadan savaşın acımasız yüzüyle tanışıyor. Her gün gelen kötü haberlerle büyüyor, umutlarını diri tutmaya çalışıyor. Tabii askere çağrılmadıysa...
Savaş bitti derken, 1918'de İspanyol gribi salgını baş gösteriyor. Dünya çapında milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bu salgın, Ali'nin çevresini de derinden etkiliyor. Komşuları, arkadaşları hatta kardeşi ve annesi hastalanıyor, bazıları hayata veda ediyor. Sağlık hizmetleri yetersiz, hastaneler dolup taşıyor. Ali, genç yaşında hayatın ne kadar kırılgan olduğunu öğreniyor. Ama pes etmiyor, ailesine destek olmaya çalışıyor, hayata tutunmaya çabalıyor.
1929'a geldiğimizde, Büyük Buhran kapıyı çalıyor. Ekonomik kriz, işsizlik ve yoksulluk her yeri sarıyor. Ali, ailesini geçindirmek için türlü işlerde çalışıyor. Tarlada çiftçilik yapıyor, kasabada hamallık yapıyor, ne iş bulsa koşturuyor. Ama yine de yetmiyor, çünkü ekonomik koşullar her geçen gün daha da kötüye gidiyor. İnsanlar ekmek bulmakta zorlanıyor, gelecekten umutsuz hale geliyor. Ancak Ali, her şeye rağmen umudunu kaybetmiyor, ailesi için mücadele etmeye devam ediyor.
Derken, 1939'da 2. Dünya Savaşı başlıyor. Dünya yeniden alev alıyor, bombalar patlıyor, şehirler yerle bir oluyor. Ali, artık orta yaşlı bir adam, ama savaşın etkileri onu da derinden sarsıyor. Sevdiklerini kaybediyor, hayatın ne kadar acımasız olabileceğini bir kez daha görüyor. Savaş bittiğinde ise Soğuk Savaş dönemi başlıyor. Nükleer tehditler, politik krizler, belirsizlikler... Her an bir felaket olacakmış gibi bir korku hakim. Ali, tüm bu kaosun içinde hayatını sürdürmeye çalışıyor, çocuklarını yetiştiriyor, onlara daha iyi bir gelecek sunmak için çabalıyor. Daha bitmedi ama biz Ali'yi rahat bırakalım en iyisi.
Daha da eskilere gidelim şimdi, cadı avlarının yapıldığı Orta Çağ'a. İnsanların en ufak bir farklılıkta suçlanıp cezalandırıldığı, korkunun ve cehaletin hüküm sürdüğü bir dönem. Köyde bir kadın, bitkilerle doğal tedaviler uyguluyor diye cadı ilan ediliyor. İnsanlar, korku ve ön yargıların esiri olmuş durumda. Mahkemeler adil değil, suçlananların kendilerini savunma şansı yok. Her an bir iftiraya kurban gitmek mümkün. Toplum, bilinmezliğin ve korkunun karanlığında yolunu bulmaya çalışıyor.
Bilim ve teknolojinin henüz gelişmediği bu dönemde hastalıklar kol geziyor. Veba salgınları milyonlarca insanın hayatını alıyor. Tedavi yöntemleri yetersiz, hatta bazen daha fazla zarar veriyor. İnsanlar, tanrılara ve doğaüstü güçlere sığınıyor, çaresizlik içinde çırpınıyor. Eğitim ve bilgiye erişim sadece seçkin bir kesimin elinde, halkın büyük bir kısmı okuma yazma bile bilmiyor. Hayat, bugünlerde seni beni geçiyorum Ali'nin bile hayal edemeyeceğimiz zorluklarla dolu.
O dönemde yaşamak, her gün hayatta kalma mücadelesi demekti. Ancak insanlar yine de umutlarını kaybetmediler. Ailelerine baktılar, topraklarını ekip biçtiler, geleneklerini sürdürdüler. Zorluklara rağmen hayatın küçük güzelliklerini bulmaya çalıştılar. Çünkü insanın doğasında umut ekmek ve o ektiği umudu biçmek vardır.
Şimdi günümüze, 2000 yılından sonra doğanlara dönelim. Evet, sorunlar var, dünya mükemmel değil. Teknolojik bağımlılık, sosyal medya baskısı, iklim değişikliği gibi yeni nesil problemlerle karşı karşıyayız. Pandemiler, ekonomik dalgalanmalar, politik belirsizlikler de cabası. Türkiye politikasına girmiyorum bile. Ancak bilgiye erişim hiç olmadığı kadar kolay. Bkz: Evrim Ağacı. İnternet sayesinde dünyanın diğer ucundaki insanlarla iletişim kurabiliyoruz. Eğitim olanakları arttı, sağlık hizmetleri gelişti, yaşam standartları yükseldi.
Yaşadığımız problemler, geçmişle kıyaslandığında gerçekten daha yönetilebilir düzeyde. Önceki nesillerin karşılaştığı savaşlar, salgınlar, yoksulluk ve adaletsizlikler düşünüldüğünde, bizim mücadele ettiğimiz sorunlar daha çözülebilir görünüyor. Elbette her dönemin kendi zorlukları var, ancak sahip olduğumuz imkânlar ve kaynaklar sayesinde bu zorlukları aşmak bizim elimizde.
Bu yüzden, hedeflerine odaklanmak ve geleceğe umutla bakmak senin için en mantıklı yol. Üniversite sınavına çalışmak, kendi hayatının kontrolünü eline almak demek. Geçmişte insanlar onca zorluğa rağmen pes etmediyse, sen de edemezsin. Çünkü içindeki güç, tüm engelleri aşacak kadar büyük. Çünkü...
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur! - M. Kemal ATATÜRK
Unutma, en karanlık gecenin bile bir sabahı vardır; yeter ki güneşe yüzünü dönmeyi bil.