Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Sorulara Dön
Shndigan Shndi
Shndigan Shndi
2,770 UP
Üye
3

Sokratese göre Demokrasi kötü bir yönetim şekliyse o zaman Amerika, Almanya ve Ingiltere gibi ülkeler neden çok güçlüler?

813 görüntülenme
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
4 Cevap
Egemen Sak
Egemen Sak
39K UP
Sosyal Bilgiler Öğretmeni

Ben sorunuza cevap vermeden önce iki soru sormak istiyorum

1) Size o ülkelerde demokrasi olduğunu kim söyledi ?

Tüm Reklamları Kapat

2) Size bu ülkelerin gelişmesindeki nedenin demokrasi olduğunu kim söyledi?

Bu ülkelerin gelişme nedeni kapital sistemdir. Demokrasi ile alakası yok. Devletin yöneten bürokratlar uygun pazar şartlarını oluşturdular ve insanlara olmayan haklarının olduğunu söyleyerek başta kendi toplumları olmak üzere birçom toplumı sömürerek güçlendiler.

Tüm Reklamları Kapat

Bu ülkelerde demokrasi yok. Aslında dünyanı hiçbir yerinde demokrasi yok. Çünkü demokrasi ikna etme işidir. Cumhuriyet falanla alakası yok. Bariz fark var ikisi arasında.

Cumhuriyet çoğunluğun dediğini yapma iken demokrasi çoğunluğu ikna etme işidir. Cumhuriyette %51 ne derse o olurken demokraside bazen %1 lik kısımın dediği olur. %99 u ikna ederler.

Aristo bu yüzden demokrasiyi bozulmuş bir düzen olarak kabul eder. Çünkü kendisi aristoktasi taraftarı. İşi bilenler, bilmeyenleri yönetmelidir görüşünde... Betimlemek gerekirse Aristo diyor ki, bir gemi idare edilecekse gemi idare eden kaptan olmalıdır. İsterse 100 kişilik tayfanın 99 u bir çobanı kaptan yapmak istesin. Mühendis, patron veya işi bilen kişi olan 1, idarecinin kaptan olmasını söylüyorsa o 1 dinlenmelidir der. Aksi halde çoban sizi karaya oturtur ve siz sorunu kaptanda, ilahi güçlerde, denizde kısacası herşeyde arayabilirsiniz. Ama sorun o çobanı seçen halkta ve onu ikna ettirmen gereken sistemdedir der.

Şu anda da aslında demokrasi yok. Patron ne derse o oluyor. Patronlar kuralı ve kanunu kendisine göre yazıyor garibim cahil halk da kendisi ne derse o oluyor sanıyor.

Hepiniz zengin olabilirsinşz bu sistemde. Daha doğrusu olabileceğiniz söylenir. Ancak siz çok para kazansanız dahi, patron değilseniz maaşınızın ve gelirinizin büyük bir kısmı sistemin getirdiği doğrudan ve dolaylı vergilerle devlet tarafınca alınır. Ama patrondan dolaylı vergi alamazsınız üstüne doğrudan alınacak vergiden de tüm masraflarını düşersiniz.

Yine betimleyim. Siz büyük bir şirketin müdürü olun. Ve ayda 100 bin lira kazanın. Devlet anında sizde %30 lul gelir vergisini keser. Üstüne alacağınız tüm ürünlerden değişik oranlardaki vergilerle fazladan para alır. Ancak aynı parayı kazanan bir patronsanız, gelirinizden yediğiniz yemekten aldığınız benzine, çıktığınız tatilden aldığınız araca, ev kiranızdan ev ihtiyaçlarına kadar hepsini vergiden düşer ve son kalan sayıdan direkt bir vergi çıkararak sizden vergi talep eder.

Peki şu anda kim kârlı ? %1 i korumak için %99 u harcadık. Üstüne bunu anlatanları da tutukladık hain ilan ettik yetmedi bunu kanunlarla destekledik. Nerede demokrasi? Yada gücün kaynağı mı demokrasi? Şu anda birçok ülke doğrudan veya dolaylı yoldan yahut gösterilen şekilde Cumhuriyet rejimi ile yönetiliyor ya da öyle zannetiriliyor. Ancak demokrasi nerede ? %1 in haklı olduğu mevzuda %99 u dinlememe cesaretini kim gösterebilir ?

Haklı mı, değil mi kim haklı, yorumu size bırakıyorum..

Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
5
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Esat Kudret
Esat Kudret
110K UP
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim.

Sokrates bu konuda hiç yanılmadı. Anlatmaya çalıştığı tam da buydu...

Demokrasi; Demos (Halk) ve Kratos (İktidar) kavramlarının birleşiminden türetilen Antik Yunan kökenli yönetim biçimi. Yani bir bakıma halkın yönetimi. (Latincedir)

Tüm Reklamları Kapat

Buraya kadara bir sorun yok fakat ne, neden, nerede, ne zaman, nasıl ve kim sorularını sormaya başladığımızda işin rengi değişiyor.

Haliyle bu bizi, olay ve olguları tanımlarken zamanın ve mekanın ne denli önemli ve hiç bir olay ve olgunun ondan bağımsız ele alınamayacağı gerçekliğine götürüyor.

Tüm Reklamları Kapat

Bu, bugün Arapça kökenli Cumhuriyet kavramını tanımlarken de öyle. Misal en genel geçer tanımı, halkın kendi kendini yönetmesidir. İyi de halk kim ve nasıl? Türkiye Cumhuriyeti, Demokratik Kongo cumhuriyeti, İran İslam Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti, Küba Sosyalist Cumhuriyeti… Hangisi bir diğeri ile örtüşüyor.

Evet, halkın kendi kendini yönetmesi, genel tanımlama bu. Fakat halk kim, kendi kendini neye göre yönetecek? Temel insan hak ve özgürlüklerine göre mi, güce göre mi, emeğe göre mi, akla ve bilime göre mi, yoksa (dine) şeriata göre mi?

Bu durum demokrasi için de geçerlidir. Örneğin fikirleri ile Sokrates'in doğumuna vesile olduğu ve ona bu ismi veren Antik yunan demokrasisinde halk olarak tarif edilen kesim, soylu, erkek ve güç sahibi kesimdir.

Düşünün ki; O dönem için Atina’da 300 bin nüfus var ve bu nüfusun sadece yüzde on’u (30 bin) halk olarak tanımlanıyor. Geriye kalan 270 bin kişi kadın, çocuk kölelerden müteşekkil ve hiçbir hakları yok.

Doğumuna vesile olan Sokrates’in, o gün bile itirazı buna ve oy hakkının sadece güce endeksli olmasına yönelikti ve başaramadı. Doğumuna vesile olduğu demokrasi onun ölümüne vesile olmuştu.

MÖ 399 yılında, “Atina gençliğini yozlaştırmak” suçlamasıyla mahkemeye verilmiş ve onunla ilgili karar vermek için, rastgele seçilen beş yüz Atinalıdan bir jüri oluşturulmuştur. Jüri heyeti, yüzde 52'lik oy çokluğuyla Sokrates’in “suçlu” olduğuna karar verip, onu baldıran otu zehriyle ölüme mahkûm etmiştir.”

İnsanlık tarihi boyunca egemen olan hangi yönetim biçimine bakarsak bakalım, hep güç merkezli bir iktidar, bu iktidarın sürekliliğini sağlayacak bir hukuk düzeni ve buna göre tanımlanmış katılım ve site devlet yapılanmasından bu yana da farklı farklı demokrasiler görürüz.

Bugün bunların hemen hemen çoğu reel. Burjuva demokrasisi, halk demokrasisi, temsili demokrasi, yarı doğrudan demokrasi, doğrudan demokrasi vb…

Tüm Reklamları Kapat

Ve istisnasız hepsi, halkın yönetime katılımını oy verme üzerine oturttuğunu görürüz.

İşte Sokrates’ in, demokrasiye ta doğumundan itibaren ikinci itirazı da buna yönelikti. İnsanların ve toplumların kaderini belirleyecek olanları (İktidarı) belirleyecek olanların (Bireylerin) gerçekten bu yetiye sahip olup olmadığı... Nitekim olmadıklarını canı ile bedelini ödeyerek gördü.

Bugün küresel ölçekte egemen olan burjuva demokrasisi için de durum farklı değil ve istendiği kadar temel hak ve özgürlüklerden dem vurulsun, bu dem vurmalar çoğu zaman kağıt üstünde yazılı olmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyor.

Ta doğumundan itibaren demokrasi, hemen hemen her coğrafyada kısmi olarak gelişmenin bir motoru olsa da, ağırlıklı olarak onu kendine yontan iktidarların en temel manipülasyon aracı olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Zira doğum sebebi de budur. Her itiraz edeni, başkaldıranı, bir şey talep edeni, farklı düşüneni ve bu düşüncesini hayatına yedirmeye çalışanı hiçbir iktidar sonsuza kadar onaylamaz.

Bunlar milyonlar ve emeği asıl var edenler olunca da, onlara sürekli zor kullanmak, onları ortadan kaldırmak da olmaz. O halde rızalarını almak ve onları bu sistemin birer dişlisine çevirmek gerekir. Temsili olarak da fikirlerinin önemsendiğini ve bir yanılsama ile (Demokrasi) aslında yaşadıkları kaderin biraz da kendi elleri ile inşa edildiğini göstermek gerekir. Demokrasi tam da bunu yapıyor.

Amerika, Almanya, İngiltere gibi ülkeler de bunu hem muazzam bir hüner ile hayat yediriyor hem de başka yerlerde bu asgari standardın dahi inşasına izin vermiyor.

Bu yerlerde inşa ettikleri, kendilerine tabi küçük diktatörlükler eliyle de muazzam bir sömürü çarkını döndürüyor. Bu döngü bugün geri kalmış (bıraktırılmış) olarak ifade ettiğimiz coğrafyaların zenginliklerinin, demokrasinin beşiği ve hamisi olarak sahneye çıkan bu ülkelere transferine vesile oluyor. Bu ülkelerde göreli refahın ana damarı bu. Güçlü oluşlarının da…

Tüm Reklamları Kapat

İnsanlık tarihini, neden sonuç ilişkisi içinde ve zaman-mekan gözeterek incelediğimizde, geleceğe dönük varacağımız öngörü şudur: Sınıflar, özel mülkiyet ve sömürü var oldukça devlet (iktidar) var olacak ve ne gerçek bir demokrasi ne de gerçek bir özgürlük hayali dahi kurulamayacak.

Bunların ortadan kalktığı sınıfsız ve sömürüsüz bir düzende (Komünizm), zaten ne demokrasi ne de özgürlükler bir ihtiyaç dahi olmayacak…

4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Bünyamin Temir
Bünyamin Temir
3,014 UP
Tarih ve siyasetle az çok ilgileniyorum

Aslında bu devletlerin güçlü olmasının demokrasi ile pek fazla ilgisi yok.

Almanya: Almanya birinci Dünya Savaşı sonrasında çok ağır bir yenilgi almış Amerika'nın denetimine girmişti fakat bu durumun böyle ilerlemeyeceğini anladıktan sonra 2. Dünya savaşını başlatmış fakat ondanda istediği sonucu yeterince alamamıştı. Üstüne doğu ve batı Almanya olarak ikiye bölünmüştü.

Tüm Reklamları Kapat

Fakat bütün bunlara rağmen Reichsmark'ın 1948'de Alman markı ile değiştirilmesiyle , Batı Almanya şansölyesi Konrad Adenauer ve "Alman ekonomik mucizesinin babası" olarak bilinen ekonomi bakanı Ludwig Erhard liderliğindeki hükûmet tarafından sürdürülen düşük enflasyon ve hızlı endüstriyel büyüme dönemi başladı.

Reform öncesi 6.000 Alman Markı üzerinde olan bütün gelirlerden %95 vergi alınırken bu oran reformdan sonra sadece yıllık 250.000 Alman Markı'nın üzerinde olan gelirlere uygulanmaya başladı. 1950 yılında, 2.400 Mark civarı yıllık gelir olan Batı Alman vatandaşları için marjinal vergi oranı yüzde 85'den yüzde 18'e düştü.

Tüm Reklamları Kapat

Batı Almanya 1948'den hemen sonra sermaye birikimini tekrar oluşturdu ve çarpıcı oranlarda ekonomik büyüme oranları yakaladı. Düşük tüketime oranla çok yüksek sermaye yatırımları ve düşük ikame sermaye yatırımları sayesinde bu yükseliş 1950'li yıllarda da devam etti.

Fiziksel zorlukların yanında, Batı Almanya ekonomisinin toparlanmasının önündeki bir başka engel de çok değerli fikri mülkiyet haklarına da el koyulmasıydı.

ABD, Almanlar'ın teslim olmasından hemen sonra başlattıkları ve iki yıl süren çok etkili bir programla, patentlerinin yanında Almanya'nın bütün bilimsel ve teknolojik bilgi birikimini kendi taraflarına aktarmışlardır.

Alman ekonomisinin baskılanmasının diğer Avrupa ülkelerinin ekonomilerini de negatif yönde etkilediği görülünce Marshall Planı sadece Batı Almanya'yı kapsayacak şekilde genişletildi; fakat bunun Alman Ekonomik Mucizesi'nin arkasındaki temel güç olduğu söylenemez.

1950-53 yılları arasında süren Kore Savaşı'nın neden olduğu küresel ölçekteki mal kıtlığı Batı Alman ürünleri üzerindeki de fakto boykotun kalkmasına neden oldu. O yıllarda Batı Almanya'da çok büyük bir kalifiye işgücü vardı ve bunun bir kısmı 16.5 milyon Almanı etkilemiş olan sürgün ve göçlerin sonucuydu.

Savaş sırasında ve sonrasında süren bu durum, Batı Almanya'nın ihracatını, ithalatının iki katının üzerine çıkarmasını sağladı. Bu etkenlerin dışında, 1950'ler, 1960'lar ve 1970'lerin ilk yıllarındaki nüfusun uzun ve yoğun çalışma saatleriyle tam kapasite çalışması ve binlerce Gastarbeiter'ın (1950'lerin sonlarından itibaren gelen misafir işçiler) sağladığı fazladan işgücü sayesinde ekonomideki yukarı hareket devam etti.

Bu sırada Doğu Alman ekonomisi de güçlü bir büyüme göstermişti ama bürokratik sistem, çalışan genç nüfusun Batı Almanya'ya göç etmesi ve SSCB'nin çok uzun süreler savaş tazminatı almaya devam etmesi nedeniyle bu büyüme Batı Almanya'daki kadar olamadı.

Ve o ilerlemelerle büyümeye başlayan Alman ekonomisi şuan 4. İhracatı durumunda ise 3.

Tüm Reklamları Kapat

İngilizler: Birinci Dünya savaşı sırasında dünyanın her bölgesine, her kıtasında sömürge faaliyetleri gerçekleştirdiler. Ve o ivmeyle birlikte onlarda dünyanın en iyilerinden

ABD: Amerika yeni bir kıtanın keşfiyle orada devasa bir kızılderili katliamı yapmış ve bölgede hakimiyetini kurmuştu. Daha sonrasında 1. Dünya savaşında yorgun çıkan devletlerin hepsinden güçlü bir konumda olmuştur...

Kısacası: Güç olayında demokrasiye çok gerek yok Disiplin, sömürge veya her hangi bir yükselmeden sonra o ivmeyi bozmazsanız eğer güçlü bir devlet olursunuz. Bu biraz yorum sorusu denebilir yani güç bana göre ekonomidir ve ben öyle cevapladım.

3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Asım Esen
Asım Esen
7K UP
Düşünür

Bu ülkelerin demokrasi sayesinde güçlü olduklarını söyleyemeyiz fakat Sokrates'e göre demokrasinin kötü bir yönetim şekli olması halk ile ilgili. Eğer ülke gerçekten okumuş, araştırmış, bilgili ve ne yapacağını bilen bir topluma sahipse demokrasi güzel bir yönetim biçimi olacaktır çünkü verilen çoğu karar mantıklı ve akılcı olur. Eğer ülke Türkiye de ki gibi bir topluma sahipse o zaman demokrasi kötü bir yönetim şekline dönüşür. Sizin de hak vereceğiniz gibi bizde yıllardır bunun acısını çekiyoruz.

3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close