milattan önce 400’lü yıllarda kendisinin ve halkının ahlak düzeyini yükseltmek ve olgunlaştırmak için bu uğurda ömrünü harcamış bir filozof olan sokrates, en büyük yunan düşünürlerden bir tanesi olarak bilinir.
ahlak felsefesi üzerine adına çalışmalar olduğu söylenen sokrates ayrıca, matematik, geometri, astronomi ve politika alanlarıyla da ilgilenmişmiş. milattan önce 469 yılında atina’nın güneyinde bulunan bir kasabada sophoniskos adlı bir taş ustası babanın ve phainarete adlı ebe bir annenin oğlu olarak dünyaya geldiği bilgisi günümüze kadar ulaşmış. gençliğine dair bir bilgi bulunmayan sokrates'in ksantippe adlı bir kadınla evlendiği ve üç çocuğunun olduğu söylenir.
buraya kadar sokrates’in diye birinin varlığına dair bu bilgiler mevcut şimdi gelelim sokrates'in aslında var olmadığı gerçeği yada bahsedildiği gibi önemli bir filozof olmadığı gerçeğine;
m.ö 432 senesine yani 37 yaşına gelene kadar ne adı ne izi bulunan bir adam sokrates. peleponnes savaşıyla adı duyuluyor ve ardından insanın hayattaki amacının ne olması gerektiği hususunda felsefi tartışmalar yürüterek bir 'reform' gerçekleştirme çabasına giriyor. dönemin şartlarına baktığımızda baskıcı bir yönetime karşı birilerinin reform hareketi içerisine girmesi intihar demektir. işte bu nokta da (bkz: platon) hayali bir karakter yada sıradan bir insan olan sokrates'i kurgulayıp muhalif fikirlerini ve düşüncelerini onun üzerinden paylaşmaya başlıyor.
sokrates, milattan önce 399 senesine yunanistan’a yeni tanrılar getirmeye çalışmakla suçlandı ve iddialara göre 500 yargıcın baktığı davada yargıçlardan af dilemek yerine fikirlerini savunduğu söylenir. ne kadar kahramanca bir duruş dimi? tam bir efsane olması için tüm yunanistan seferber olmuş durumda.. daha durun neler neler:
500 yargıç (!) sokrates'i ölüme mahkum ediyor ama atina’nın kutsal günü olduğu gerekçesiyle ölümü erteleniyor ve zindana atılıyor. bakın 500 yargıçın mahkum ettiği adam kutsallık vesilesiyle öldürülemiyor. tanrılar ölmesini istemedi, yersen. daha bitmediği devam ediyoruz:
sokrates'in zindanda başında koruma olmadığı ve öğrencileriyle sohbet ederek öğretilerine devam ettiği iddialar edilir. ölüme mahkum ediliyor ama öğretmeye devam ediyor üstat.. en can alıcı kısım ise öğrencileri ona kaçmasını teklif ediyor ve büyük bilgemiz bu teklifini geri çeviriyor.
çünkü kaçsaymış fikirlerinin yanlış olduğunu kabul etmiş olacakmış. sonrasında zehir içilerek öldürüyorlar adamı. peki böyle bir sona ne yakışır tabiki de 'pişmanlık.' atinalıların hatalarının bilincine çok çabuk vardıkları ve sokrates’in büstünü yaptırarak atina tapınağı’na yerleştirdikleri söyleniyor. adam öldükten sonra kıymete bindi gene..
sizce de çok destansı bir hikaye değil mi? bu da yetmezmiş gibi platon arkada kaynak bırakmak adına sokrates’in düşüncelerini ve mahkemede söylediklerini ‘sokrates’in savunması’ adlı kitapta bir araya getirmiş. ekstra olarak sokrates'in günümüze ulaşan herhangi bir eseri bulunmamakta. tüm bunların dönemin şartlarınını da göz önünde bulundurarak baktığımızda platon'un böyle bir kahraman üzerinden fikirlerini yayması ve hikaye yaratması çok normal. çünkü böyle yapmasaydı muhtemelen sokrates gibi ölüme mahkum edilecekti..
1,172 görüntülenme