Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
Görkem Bakırcı
Üye 4 Mart 11 Cevap
18

Sizin için hayatın anlamı nedir? Tanrının olmadığı bir hayatı anlamlandırabilir miyiz?

Birçok insan tanrı olmadan hayatın anlamsız olacağına, öldükten sonra hiç olduğumuz için bu dünyada hiçbir şeyin bir anlam ifade etmeyeceğini ifade eder. Buna nihilizm denir. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Hayatı bir tanrıya atfetmeden nasıl anlamlandırabiliriz?
1,752 görüntülenme
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
11 Cevap
Rahmi Aydoğan
Nihilist 6 Mart

Öncelikle, "Nihilizm" denilen şeyin, "Tanrı olmadan hayatın anlamsız olacağı" fikriyle doğrudan örtüşmediğini belirtmek lazım. Nihilizm, en basit tanımıyla, nesnel anlam, değer veya hakikatin olmadığını savunan bir felsefi akımdır. Ancak bu, "Tanrı yoksa hayat anlamsızdır" şeklindeki teolojik bağımlı bir önermeyi doğrudan desteklemez. Çünkü nihilizm, tanrısızlığın sonucu değil, bizzat varoluşun içsel bir özelliği olarak görülebilir.

Birçok kişi, anlamı dışsal bir otoriteden (Tanrı, ideoloji, toplum) devralmaya alıştığı için, bu otorite ortadan kalktığında anlamın da yok olduğunu sanır. Oysa bu sadece bir yanılsamadır. Anlam, insana içkin değildir; insan, anlamı kendisi yaratır. Bunu yaparken biyolojik, psikolojik ve sosyokültürel faktörlerden etkilenir. Evrimsel olarak hayatta kalmak ve üremek üzerine programlanmış bir organizma olarak, insan zaten kendiliğinden bir "anlam üretme makinesi"dir. Beyin, hayatta kalabilmek için neden-sonuç ilişkileri kurar, olaylara anlam atar ve kaosu düzene sokmaya çalışır. Tanrı fikri de bu mekanizmanın bir ürünüdür.

Şimdi gelelim "Hayatı bir Tanrı’ya atfetmeden nasıl anlamlandırabiliriz?" sorusuna:

Tüm Reklamları Kapat

Anlam, insanın yarattığı bir araçtır – Hayatta belirli bir anlam olması gerektiğini kim söyledi? Bu, tamamen insanın bilişsel bir ihtiyacı olabilir. Eğer bu ihtiyacı sorgularsan, "anlamın" kendisinin de bir yanılsama olabileceğini görebilirsin.

Anlam, öznel ve değişkendir – Bir insan için sanat, bilim veya insan ilişkileri anlam kaynağı olabilirken, diğeri için bireysel haz, deneyim veya basit bir varoluş hali anlamlı olabilir. Bir Tanrı’nın yokluğu, bireyin kendisine anlam yaratmasını engellemez.

Anlam, biyolojik ve sosyolojik bir yan üründür – İnsanların "anlam" arayışı, evrimsel geçmişimizin bir sonucu olabilir. Aksi takdirde, bir Homo sapiens neden yaşamak için çaba göstersin? Beyin, hayatta kalabilmek için bir neden yaratmak zorundadır.

Anlam, geçici ve değişkendir – Bugün senin için anlamlı olan şey, yarın önemsiz hale gelebilir. Bu, anlamın mutlak bir şey olmadığını gösterir.

Kısacası, "anlam" dediğimiz şey, nesnel bir hakikat değil, insani bir icattır. Tanrı’ya ihtiyaç duymadan da hayatı anlamlandırabilirsin, çünkü zaten bütün anlamlar insan aklının ürettiği kurgulardır. Mesele şu ki, bunu kabullenmek insanın psikolojik konfor alanını sarsar. Gerçek soru şu olmalı: Sen, bir anlamın olmama ihtimalini kabullenmeye hazır mısın?

Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
7
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Halim Yusuf Pilavcı
Araştırmacı Yazar 5 Mart

Hayatın anlamı, bence Tanrı'nın varlığı ya da yokluğu ile doğrudan bağlantılı değil. Ancak, Tanrı kavramı, biz insanların düşünsel evriminde ve hayatı anlamlandırma çabasında çok önemli bir yer tutuyor. Tanrı, bizlerin zihninde bir kalıp olarak var olmuş bir kavram. Bu kalıp olmasaydı, hayatı anlamlandırmada büyük bir boşluk hissedebilirdik. Tanrı'nın var olup olmadığına dair sorgulamalar, tarih boyunca insanları düşünmeye ve sorgulamaya itti. Aslında, bu sorgulama hayatı anlamlandırmaya yönelik en büyük dürtümüz oldu. "Tanrı var mı?" ya da "Yok mu?" gibi sorular, bilim ve felsefenin gelişmesine neden oldu.

Örneğin, bilim gelişirken de hep bu zıtlıklar üzerine inşa edildi; bir görüşün karşısına bir başka görüş çıktı, ve bu karşıtlıklarla doğrulara yaklaşıldı. Eğer Tanrı'nın varlığına dair düşünceler hiç olmasaydı, belki de evreni, yaşamı ve insan benliğini anlamaya yönelik bu derin tartışmalar hiç başlamayacaktı. Felsefe, bilim ve din arasında bir etkileşim vardı, hepsi birbirini etkileyip geliştirdi.

Bir örnek verecek olursak, "Tanrı Ay'da yaşıyor" gibi bir önerge ortaya atıldığında, bu önergeye karşı çıkan ve "Hayır, Tanrı Mars'ta yaşıyor" diyen bir grup insan, o zaman Ay'a gitmek için bir yol keşfetmeye başlardı. İşte bu karşıt görüşlerin etkisiyle bilimsel bir ilerleme kaydedilebilirdi. Böylece, Tanrı'nın varlığına dair yapılan tartışmalar, aslında bilime de katkı sağlamış olurdu.

Tüm Reklamları Kapat

Kısacası, Tanrı'nın varlığı ya da yokluğu sorusu, bizi düşünmeye ve dünyayı sorgulamaya iten, derin bir anlam arayışı başlatan bir soru. Bu sorgulama, bilim ve felsefede ilerlememizin temel sebeplerinden biri oldu. Tanrı kavramı hayatımızda var olmasaydı, belki de zıtlıklar ve sorgulamalarla şekillenen bir gelişim sürecine girmemiş olabilirdik.

Sizin bakış açınızda da öne çıkan bu noktalar çok kıymetli. Tanrı'nın olmaması, evreni ve hayatı anlamlandırma yolculuğumuzu zorlaştırabilir, ancak bu da insanın içsel bir keşif ve sorgulama sürecinin parçasıdır.

9
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Mercan Yurdakul
Öğrenciyim 4 Mart

Günümüzde insanların büyük kısmı (Ne yazık ki) bir tanrı olduğunu ve bunun hayatı anlamlandırdığını dülünüyor(sanıyor) oysaki hayatın anlamlı olması için tanrı gerekmez aksine tanrı hayatı anlamsuzlaltırır çünkü tanrı var dersen yaşadığımız hayat bir sınav, asıl ölümden sonra demiş oluruz. Tanrı yok dersek ölünce hayat bitiyor dolayısıyla hayatın ne kadar önemli olduğunu bilerek onu dolu dolu ve anlamlı yaşamak için bir sebebimiz olur...

10
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ahmet Alper Yüksel
Nietzsche, Schopenhauer falan okumuştum :) 8 Mart

Başkası sorduğunda tatmin edici cevap vermesi çok güç bir soru. Ancak her insan kendi içinde bu soruya tatmin edici bir cevap verebilir.

Tanrı'nın mevcudiyeti konusunda agnostiğim. Pratikte ateist gibi yaşıyorum. Söz konusu hayatın anlamı olduğunda bence bir agnostik ile bir ateist arasında derin uçurumlar yok. Zaten agnostik kavramını açıklamam gerekeceğini hissedersem Bertrand Russel'ı örnek alarak ateist olduğumu söyleyip geçiyorum :)

Yani en azından benim için hayat, Tanrı ile anlamlandırılan ya da anlamlandırılabilecek bir şey değil. Aksine Tanrı gibi bir ön kabulün yokluğu, bizi anlam arayışına iter. Bu arayış sonucunda nihai bir hedefe varıp varmamamızdan bağımsız olarak kendimizce bir "anlam" yaratırız. Hazır bir şekilde, çabasız ve arayışsız ayağımıza gelen bir şey "mana"lı olamaz. Tabi bunlar şahsi düşünceler...

Tüm Reklamları Kapat

Kimisi sosyal statü ve güç edinip "kendini gerçekleştirmiş" hissederek tatmin olur. Kimisi sevgiye, paylaşmaya önem verir. Kimisi hak, hukuk, adalet gibi kavramlar için yaşar. Kimisi için hayat zaten bir keşif olduğu için kendini bilim, felsefe gibi entelektüel uğraşlara verir. Amacı bir sonuca varmak olmasa bile gerçeği yakınsamak olabilir. Bu liste böyle uzayıp gider. Kimisinin birden fazla amacı vardır. En az bir amaç edinen insan, en az bir anlam da bulabilir.

Hayattaki amaçlarımızı belirlerken en önemli rolü bireysel deneyimlerimiz oynar. Naçizane, böyle de olmalıdır. Pek çok filozof ve düşünür anlamın kişisel bir keşif olduğunu ve bu keşfin her insan için farklı bir yolculuk gerektirdiğini savunmuştur.

Nietzsche "üst insan"ın bağımsızlaşarak kendi değerlerini inşa etmesi gerektiğini düşünüyordu. Heidegger'e göre kısıtlı zaman varlığa anlam kazandırıyordu ve anlam arayışı bireyseldi. Bu arayış "dasman"dan "dasein"a uzanan zorlu bir süreçti. Albert Camus insanın yaşamı anlamlandırma çabası ile evrenin anlamsızlığı arasında bir çelişki olduğunu belirtip bu çelişkiyi "absürd" olarak tanımlamıştı. Ancak bu absürd durumu kabul eden ve anlamı kendi varoluşunda arayan bir insan, yaşamını özgürce ve bilinçli bir şekilde anlamlandırabilirdi.

Peki benim için hayatın anlamı ne? Bilim ve felsefe yapmak, keşfetmek, nihai anlama ulaşamayacağımı bile bile anlam ya da anlamlar aramak... Bence insanlar sonuçtan ziyade sürece odaklanmalı. Asıl tatmini sonuç değil süreç verir. Tatmin ve anlam da birbirinden bağımsız düşünülemez.

7
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ömer Talha Arısoy
Kendi fikrim 6 Mart

Hayatın anlamı bizim ona atfettiğimiz anlam kadardır dolayısıyla Tanrı'nın olup olmadığına inancın , varsa bile hayatının anlamının Tanrı'ya bağlı olarak değişmesinin kişiye spesifik olduğunu düşünüyorum.

6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Mehmet Salih Özsoy
Felsefe araştırmacısı 6 Mart

Nihilizmle ilgili ciddi kafa yordum uzunca bir süre...

Öncelikle, simülakra kavramıyla başlamak istiyorum. Hayata anlam katan ilk nesnelerimiz: sanatın bize verdikleriydi. Aynı sanat, uydurmayı sevdiğimiz -daha doğrusu uydurmayı ve bir takım nedenlerle desteklemeyi seven bir tür olduğumuz için, ki bu özelliğimiz tamamen düşünme yeteneğinin bir yan etkisi olarak geleceği görebilme yeteneğimize de dayanmaktadır- için bize "tanrı" kavramını verdi. Tanrı, modası en geçmeyen simülakradır. Tanrıyı bir simülasyon olarak da görebilirdik normalde ama, asıl simülasyon; "tanrı" simülakralarından doğan gerçekliğin, gerçeğin kendisine evrilmesinden doğan bir gerçeklikte, şuan ve yaklaşık 4000 yıldan beridir yaşamakta olduğumuz simülasyonun -bir bilgisayar programından söz etmiyorum, buraya dikkat, daha çok Baudrillard'ın kavramsallaştırmasını referans alarak- kendisi yüzünden -hangi simülasyon olduğunu da şöyle tarif edelim: Firavun tanrının gücüyle kutsanır, Attila tanrının kılıcını kullanarak savaşır, Papa; tanrının ordusunu tanrının inayetiyle katliam yapmaya gönderir, Serhas tanrının ta kendisidir mi demeliyim, filmde öyle geçiyordu, İsa hem tanrının oğludur, hem tanrının ortağıdır, hem tanrıdır, yani kısacası, bir adamın kurduğu bir hayali, tanrının var olduğu sanrısına kapılarak simüle ediyoruz, o simülasyonda ruhsal ve bedensel olarak her şeyin yerli yerine konulduğu iddia edilmektedir. Fakat, gerçekte ne olaylara ve insanlara müdahale eden bir tanrı vardır ortalıkta, ne de insanlık için en iyisi düşünülmüştür -tanrının iradesiyle hareket eden yüksek mertebeli insanlar tarafından-.

Buraya kadar, tanrı kavramının hayatlarımızı ve zihinlerimizi nasıl ele geçirdiği kısmına değindim. Şimdi de bu düşüncenin ve bu düşünceyi bırakmanın yan etkileri ile ilgili bazı fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Öncelikle, insanlığı anlam aramaya teşvik eden şey de tanrı inancı değildir, insanlığa harikulade bir anlam bulan da bu inanç değildir, anlam dışında pragmatik bir takım öğretileri ve pratik uygulamaları olduğu doğrudur. Ancak, devasa bir nüfusa sırf iyi-kötü kavramlarını halk arasında yaygınlaştıramadık diye de 2000 yıl boyunca bir adamın önce çarmıha gerilip, ölüp 3 gün sonra dirildiğini ve onun tanrı olduğunu iddia etmeyiz ya. Yani bu inançtan aldıklarımız, verdiklerimizi karşılamıyor kısacası. Sadece Hıristiyanlık özelinde konuşuyormuşum gibi göründüğünü biliyorum, fakat maalesef diğer dinlerin tamamı böyle. Anlamsal olarak da şöyle bir durumda bırakıyorlar bizi: sonsuza kadar yaşanacak bir yer var, orada her şey muhteşem. Oraya öldükten sonra gidiliyor, yani hiçbir yere gidemeyecek hale geldikten sonra, en muhteşem yere gidiyorsun, dünyada çalıştığın, didindiğin, kimi zaman iş yüzünden bir uzvundan olduğun bir hayatta bir köşkün olmuyor, ama öldükten sonra gelip sana bir sürü köşk veriyorlar. Peki bunun anlamı nedir? Neden öbür dünya diye bir yer var? Birilerinin ceza ve ödül alması gerek deniyor. Neden ceza ve ödül var peki? Bazıları iyi, bazıları kötü olduğu için deniyor. Neden bazıları iyi, bazıları kötü peki? Çünkü iradesi zayıf olanlar ve iradesi güçlü olanlar var. Peki bu iradeyi bu insanlara kim verdi? Eğer tanrı verdiyse, o zaman insanlara acı çektirmekten zevk alan bir varlıkla muhatap olduğumuz anlamına gelir bu inanca göre. Eğer iradeyi insanlar kendileri güçlendirip zayıflatıyorlarsa, o zaman ciddi bir sorun var ortada: çünkü Sigmund Freud'da dahil bir sürü bilim insanı bugüne kadar -2025 yılına kadar- yüzlerce araştırma yaptılar. Bilim yaptılar. Deneysel yöntemlerle insanlar üzerinde çalıştılar ama, hala iradenin nasıl çalıştığını anlayamadık. Üstelik eskiden günümüze gelen kaynakları dahi inceleyerek şimdiki noktaya geldi bilim. Kısacası, iradenin ne olduğunu daha insanlık anlayamamış; bir inanç sistemi, okuma yazma dahi bilmeyen milyonlarca insana irade testi yapıyor ve eğer geçebilirlerse öbür dünyada onlara cennetin verileceğini söylüyorlar.

Tüm Reklamları Kapat

Buraya kadar kendi içerisinde bir sürü tutarsızlık olan inanç sistemleri hakkında yazdım. Bundan sonrasında ise, anlamdan söz etmek istiyorum: hayatın anlamı, bireysel ve görecelidir. Çünkü hayat, insan için kolektif bir sanattır. Yemek yerken zarif görünmeye çalışırsınız; yürürken kuğu gibi süzülürsünüz; yağmur yağdığı zaman, kıyafetinizi çıkarıp yağmurun altında vücudunuzu ıslatırsınız, kitap okurken kendinizi o kitabın karakterleriyle sohbet etmeye çalışırken bulursunuz. Hayatın anlamı, insan olmayı taşıyabilmektir. İnsan beyniyle ve rastgeleliğin seçimiyle dünyanın herhangi bir coğrafyasında, zaten görmekte olduğu geleceğe kendinden bir şeyler bırakmaktır hayatın anlamı. Eser olarak sayılabilecek insanca bir şey. Çünkü hayatın anlamı asla ama asla tanrının yolundan giden insanların anlayamayacağı seviyede bir sorudur. Çünkü tüm soruların zaten tek bir kitapta cevaplandığını düşünürler. Ama anlam şimdi bile eksiktir bu inançlarda ve buna rağmen "hayatın anlamı tanrıdır" argümanını insanların arasında yayıyorlar hiç durmadan.

Anlam, tamamen gizli tuttuğumuz beyin bölgelerimizdedir.

Okuyan herkese teşekkür ederim.

4
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close