YUVAMIZ…
Hele ki dışına çıkmayanın gerçek kıymetini bilemeyeceği eşsiz bir yuva...
Benim açımdan dünya, uçsuz bucaksız bir evrende, olası tek evimiz. Ve ne yazık ki sahip olduğumuz nice istisnai şey gibi kıymetini pek bilemediğimiz, hor kullanıp bindiğimiz dalı kesercesine tükettiğimiz doğum yerimiz.
Bunu, içindeyken anlayabilmek cidden çok zor. Bu nedenle bu yuvaya yürekten bağlı olan herkes, herkesin bir kere de olsa bu yuvaya dışından bakma imkanına sahip olması için çabalamalı.
Küçücük bencil dünyalarımız ne denli yavan, bizlerin ne denli sıradan ve evren nazarında bu yuva olmadan ne denli yalnız ve çaresiz olduğumuzun başkaca idrak yolu yok sanırım.
Hele ki yavan yaşam koşuşturması içinde, kendimizi evrenin merkezi , hatta tanrıların dahi bizlerin yüzün suyu hürmetine var olduğu avuntusu ve her şeyin bizim için yaratıldığı iflah olmaz yanılgısı ve kibri ile; aramıza koyduğumuz sınırların, dayattığımız akla ziyan kuralların, türümüz başta olmak üzere bencil kapsama alanımıza girmeyen her şeye karşı onanmaz, iflah olmaz yıkıcılığımızın cenderesinde bu, hayati bir öneme sahip.
Bu öyle bir yuva ki; dışına bir defa bile çıkan sevdalılarına; "benim köyüm, şehrim, ülkem, kıtam" düşüncesinden ve roketin yükseliş hızı ile paralel bir hızda ve hep birlikte, aynı anda ve ona bakarken bir ağızdan ve önceden anlaşmaksızın" Dünyamız" dedirtecek denli güzel, minik bir mavi bilye. Çok daha fazla kıymeti ve özeni hak eden ana kucağı...
Öyle ki; her şeye rağmen yarına dair umudumuzu diri tutan ve her umutsuzluğu yasak kılan düşlerimizin yeşerdiği eşsiz ve bereketli toprakların, evrenimizde varlığından emin olduğumuz bilinen tek adresi...
Dahası; türümüz KAYNAKLI OLUP ona mal edilen her tür olumsuzluk, hüsran, yıkım ve umutsuzluk için, “müsebbibi ben değilim ve fakat size rağmen sizin için direniyorum” diyecek kadar da mütevazı bir yuva, yuvamız…