- Eğer incelemeye okul öncesinden başlayacak olursak; kesinlikle çocuğun gelişiminin ailesiyle başladığını göz önünde bulundurmak gerek. Tabii ki her aile yapısı itibariyle aynı olmayacaktır (bazı aileler muhafazakar iken, bir başkası tamamen laik olabilir; muhafazakarlar için bir şey öneremem). Bu yüzden çocukluk çağında iken o çocuğa doğru değerleri aşılamak gerektiği düşüncesindeyim. Çünkü temeli sağlam olmayan bir bina, ne kadar gösterişli olursa olsun dışarıdan aldığı bir darbeye karşı dayanıksız olacaktır (bu eksiği kendi çabalarıyla sonradan kapatma ihtimali var).
- Bundan sonra bu çocuğun gideceği okul öncesi eğitim kurumunu iyi seçmek gerekiyor; çünkü pedagojik eğitim almış bir öğretmenin herhangi bir öğretmenden kesinlikle farkı olacaktır. Mesela, gideceği kurumda çocuklara ev içi sorumlulukların öğretiliyor olması lazım (tabii bunu yapan bir kurum var mıdır bilmiyorum; ama işin normalinde olması gereken bu).
- Çocuk okul çağına geldiğinde de kesinlikle rehberlik servisi ve eğitim-öğretim kadrosu iyi olan bir okula gitmesi gerekiyor. Bu noktada ne yazık ki özel okul-devlet okulu ayrımı oluyor ve özel okullarda bile baştan savma bir yönetim hakim olabiliyor. Ülkedeki. tüm okullar kamuya açık olmalı ve sokaktan toplama kişiler "öğretmen" ünvanı altında ders vermemeli. Devlet okullarının da yine aynı doğrultuda daha kaliteli ve araştırmaya-sorgulamaya teşvik eden bir müfredat izlemesi gerekiyor. Çocuklar bilime alıştırılmalı. Bunun dışında, mesela, otizm teşhisi almış bir çocuk diğerlerinden ayrı tutulmamalı.
- Lise konusu zaten kanayan yaramız. Dağda bayırda lise adı altında kalitesiz eğitim veren yerler açıldı. Bu liseler de denetimsiz bir şekilde öğrenci kabul ediyor. Lisedeki hocaların belli bir yaşın üstünde olmaması gerekiyor (35 yaş üstü gibi). Çünkü yaşlı bir hocanın aldığı eğitimle daha genç bir hocanın aldığı eğitim aynı olmayacaktır. Kaldı ki, bilgiler de olduğu yerde kalmıyor; müfredat eklemeli bir şekilde ilerliyor. Liseler ayrıca kendine ait merkezi bir sınavla öğrencilerini kabul etmeli (Örneğin, babamın Ankara Fen Lisesi'ne gittiği zamanlarda Fen Lisesi'ne merkezi bir sınavla kabul edilmişler).
- Üniversitelerde durum daha da vahim olabilir diye düşünüyorum; zira gerek üniversitelerdeki hocaların dünya çapında saygın üniversitelerce atıf aldığı makale sayısının az oluşu olsun gerekse hocaların egosunun verdiği dersin kalitesinin önüne geçiyor olması olsun (mesela benim gittiğim bölümde asistan bir "hoca" bir keresinde "Sınıfta yabancı öğrenci var mı? İngilizce konuşamıyorum da" demişti. Ama gel gör ki Türkçe bile konuşamıyordu. Ayrıca kızlara ayrımcılık yapıyordu —neden olduğunu tahmin edersin), o okulun kalitesini düşürecektir diye düşünüyorum. Bunu önlemek için atılacak adım basit: Kaliteli çalışmalar yapmış hocaların ders vermesi lazım.
30 gün
90 gün
1 yıl