Hiç biri…
Devlet; yerleşik yaşam sonrası sınıflı toplumların, üretim araçlarının özel mülkiyetine bağlı olarak açığa çıkan ve emek sömürüsünün sürekliliğini sağlayan siyasi bir zor aygıtıdır. (Baskı aracı ve egemenin sopası)
Dolayısı ile devlet var olduğu sürece ezen ezilen, sömüren sömürülen diye ayırdığımız sınıflar da var olacak ve gerçek anlamda özgürlük gerçekleşmeyecektir. Bu tespitin tek istisnası ve sadece sömürü hariç olmak üzere sosyalist devlet için geçerlidir.
Ancak özgürlük, yöneten yönetilen söz konusu olduğunda sosyalizmde de devlet bu sefer sermayenin değil fakat işçi sınıfı dediğimiz proletaryanın zor aygıtı olacağından nihai olarak sosyalistlerin bile arzuladığı ve hedeflediği bir yönetim biçimi değildir. Bir ara süreçtir ve sınıfsız, devletsiz bir süreci inşa görevi ile yükümlüdür ki adı Komünizmdir.
Komünizm, adını yerleşik yaşama geçmeden ve daha üretim aracı, özel mülkiyet ve sömürü ile sınıflar var olmadan, yani yöneten ve yönetilenin olmadığı ilkel komünal zamandan alır. O zamanda atalarımız avcı toplayıcı idi. Birlikte avlanır (herkes çalışır) ortaklaşa tüketir ( herkes payını alır) idi. Toplulukların geneli anaerkil idi ve ben değil biz olgusu toplumun temel çimentosu idi. Temel şiar ise herkese yeteneğine göre ve varolanın eşit bölüşümü.
Bunu bir merdiven basamakları olarak düşünürsek, en altta bir düzlem ilkel komünal düzeni ifade eder. Ara basamaklar sırasıyla köleci düzeni, feodal düzeni, kapitalist düzeni, proletarya diktatörlüğü, sosyalist düzen ve bu merdivenin en üstte yine düzlemsel olanı komünizmdir.
En alttaki düzlemden farkı refahtır. Çünkü bilim ve teknoloji kar için değil ihtiyaç içindir. Burada Herkese yeteneğine göre ve ihtiyacı kadar şiarı temeldir.
Dayandığı temel; bilimsel diyalektik materyalizm, güvendiği süreç evrim ve hedefi uzlaşır çelişkilerin ( her sorunun akıl ve bilim ile ve uzlaşılarak çözülebileceğinin teminatı olarak) kesintisiz devrimdir…
Bu güne kadar denemeleri pratikte her ne kadar kapitalizmin değişik baskı, tehdit, revize ve manipülasyonları ( yabancılaştırma-yabancılaşma) nedeni ile fiziksel olarak yenilmiş gibi görünse de, ideolojik olarak ve evrim-bilimsel temelde öngörü ve dayanakları çürütülememiştir.
Hatta bu öngörü ve dayanaklar öylesine sağlam bilimsel temellere dayanır ki; hiçbir şey yapmasak bile tıpkı evrimsel olarak vadesi dolan köleci düzenin feodal düzene, vadesi dolan feodal düzenin kapitalist düzene evirilişi misali kapitalist düzenin de evrimsel olarak sosyalizme ve vesilesi ile komünizme evirileceği görüşü de vardır. Adı da evrimci sosyalizmdir.
Buna itiraz eden devrimcilerin temel itiraz nedeni sürecin aşamaları değil süresinin kendisidir ve hiçbir şey yapmamanın faturasının çok uzun süre çok fazla acı, kan ve gözyaşına vesile olacağı öngörüsüdür. Bu yüzden de bu acıları en kısa sürede sonlandırmak için zor kullanılması gerektiği tespitlerinden dolayı kendilerine devrimci ismi verilmiştir.
Çok uzun ve ayrıntılı bir konu olduğu için izninizle burada nokta koymak istiyorum. Sevgiyle…
Kaynaklar
-
Friedrich Engels. (2002). Ailenin, Özel Mülkiyetin Ve Devletin Kökeni. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 256.