- Ben şahsen aşka inanan birisi değilim. Aşkın bâki olduğunu düşünmüyorum.
- Aşık olmak güzel şey çünkü bir insanın bir insana karşı sahip olduğu hormonel duygulardan ötürü ne dediğinizin pek farkında olamayabiliyorsunuz. Çünkü o an veya anlar boyunca sizi hormonlarınız yönetiyor. Bu yüzden herhangi bir aşk bittiğinde eski mesajlara veya konuşmalara bakarken/anımsarken "Neden dedim ki?" veya "Çok saçmalamışım" dedirttirebiliyor.
- Ancak her ne kadar aşkı saçma bir duygu olarak niteleyip mantıklı düşünülmesi gerektiği üzerinde dursam da, birisi bana aşkını ilan ettiğinde onu kırmamaya da özen gösteririm. Çünkü sevgi ve nefret arasında gerçekten çok ince bir çizgi var. Sizin o an dediğiniz incitici bir şey, hâlâ daha hormonel duyguları yüksek olduğundan pek bir etki etmeyebilir ve sizi sevmeye devam edebilir. Ancak karşı tarafın hormonlarının azaldığı dönem bu sevgi, salt bir nefret olarak tekrar doğar. Bunun örneği de tarihte çoktur. Aşk veya nefret uğruna para, mevki, can veya adam öldüren kişiler çok olmuştur.
- Neden aşkın bâkiliğine inanmadığım sorusuna gelirsek, aslında cevabı üstte çok kez tekrar ettim. Hormon!
- İnsanın hormonal duyguları yükseldiği zaman aşık olmaya daha meyillidir ve olur da. Ancak iki insan arasında başlayan ilişkide ya ikisinden birinin hormonları, diğerine göre daha erken azalma aşamasına geçer ve ayrılık yaşanır. Bunun sonucunda bir taraf buhrana sahip olur. Ya iki insan da ani yaşanan ve birbirlerine nefret duyacakları bir olaydan ötürü hormonları azalır ve ayrılırlar. Bunun sonucunda iki taraf da nefret sahibi olur. Ya da bir insanın hormonları erken azalma aşamasına geçse bile diğer tarafa söylemez, diğer tarafın da bitince ve artık bir taraf doğruları söyleyince ayrılık yaşanır. Bunun sonucunda iki taraf da nötrdür. Bunun istisnaları ve başka sonuçları çoktur. Sadece 3 genel örnek üzerinde durdum.
- Dediklerime bakarak gelip "Ama uzun süreli evlilikler var." diyen çok insan oldu. Buna da bi' parantez açmak istedim o yüzden. Evliliklerde her ne kadar duygularının yüksek olduğu bir anda bu fikir alınıp, yapılmış olsa da evliliğin ilk birkaç haftasında aslında insanın gerçekten bir kişiye bağlı kalamayacağını hissedersiniz. İki insan arasındaki o romantik anlar yoktur artık, saf bir hakikat vardır ve insanlar güneşe ilk döndüklerinde gözleri acır. Uzun süreli evlilikler, uzun süreli aşkların yaşandığı manasına gelmez...
- Uzun bir cevap oldu belki burayı görmezsiniz bile ama bu konu hakkında çok düşündüm, çok okudum. Sonunda Schopenhauer'un aşka karşı bakışını doğru buldum.
- Okuduğunuz için teşekkür ederim.
122 görüntülenme