Aslında onları çok sayıda üremeye maruz bırakarak türlerinin devamlılığını sağlıyoruz ama aynı zamanda belli bir denge içinde tutuyoruz. İnek ve tavuklar tam bir günah keçisi diyebilirim.
Tarihsel kayıtlar Homo sapiens'in bir ekolojik seri katil olduğunu gösteriyor, evrimsel süreçten beri.
Kuzu,koyun,inek ve tavuklar insanlar tarafından yapay seçilime(evcilleştirilme) uğratıldılar. Bu canlılardan çok agresif ve dik başlı olanlar önce kesilirdi. Bu seçilim baskısı evcilleştirilmiş ve itaatkar bir hayvan sürüsünün oluşmasına sebep oldu.
Başarıyı DNA kopyalarının sayısıyla ölçen dar bir evrimsel perspektiften bakarsak, bu seçilim tavuklar inekler domuzlar ve koyunlar için bulunmaz bir nimettir. Maalesef evrim perspektifi başarıyı ölçmek için yeterli değil, çünkü bu bakış her şeyi hayatta kalma ve üremeyle ölçüyor, bireysel acı ve mutluluk gibi ölçüleri dikkate almıyor.
Evcil tavuk ve inek evrimsel bir başarı hikayesinin kahramanları olabilir, ancak bunlar aynı zamanda dünyada yaşamış en şanssız canlılardır. Bu evcilleştirme giderek daha da vahşileşmiştir. Eskiden tek bir birey daha uzun yaşarken şimdi belli hormon ve antibiyotikler ile kısa sürede (48 gün civarı) şişmanlatılıp kesiliyor.
Yumurtlayan tavuklar, süt inekleri ve koşum hayvanlarının bazen uzun yaşamalarına izin verilir. Bunun hayvanlara bedeliyse içgüdüsellerine ve isteklerine tamamen ters bir yaşama boyun eğmektir. Boğalar eli kırbaçlı bir maymunun boyunduruğu altında tarla sürmek yerine, zamanlarını geniş çayırlarda diğer boğalarla birlikte gezerek geçirmek istediğini rahatlıkla varsayabiliriz.
Tabii ki bu anlatılanlardan daha fazlası ve daha canileri mevcut. Bu konu üzerinde düşünürken vejetaryen olmayı düşlememiş değilim. Onlar için üzülüyordum ama sonuçta bu bir oyun arenası ve baskın olan biziz. Bu konuda insan merkezcil bir düzeyde ama hemen tahtından da indirilebilir.
Kaynaklar
- Y. N. Harari. (2012). Hayvanlardan Tanrilara - Devrimin Kurbanları. sf: 104.