Bunu daha iyi anlamak için teorik bir deney üzerinden gidelim.
İnsanı dünyadan kaldırsak, iyi kötü - doğru yanlış kavramları kalır mı?
Hatta güzel çirkin kavramı dahi bizim algı düzeyimizdeki haliyle kalmaz.
Doğa, gereklilik prensibine göre çalışır. Biz, kendi gerekliliklerimiz merkezinde bir bakışa sahip olduğumuz için, bunu anlayamıyoruz. Bilinçli farkındalık (aynı zamanda yüksek kognisyon) bir gelişmişlik göstergesi gibi düşünülse de, bir taraftan da içinde bulunduğumuz sistematik yapıyla uyumsuzluğa neden olmakta. Dahil olduğumuz, parçası olduğumuz ekosisteme uyumlanmak yerine, ona rağmen kendi yapay ve sorunlu kurallarımızı yok etme pahasına uygulayan bir düşünsel düzeydeyiz.
İşte bu yüzden BİZE GÖRE İYİ, BİZE GÖRE KÖTÜ, bize göre ...... nasıl doldurursak dolduralım kavram olarak aslında olmayıp, bizim KENDİ DEĞERLERİMİZE GÖRE ürettiğimiz kavramların olup olmadığını konuşuyoruz. Çünkü burada nasıl yaşamamız gerektiğini hala öğrenemedik ve bize göre olabilecek en iyileri toplayıp kurallar oluşturuyoruz. Ki herkes bunlara uysun. Kurala ihtiyacımız var. Doğamız gereği öyle davranamadığımız için, şablonlar ürettik.
Teorik deneyimizi şöyle tamamlayalım.
Bizim iyi doğru dediğimiz ortak şeyleri herkesin zaten yaptığını düşünürsek, bu davranış kalıplarına İYİ değerini anlamını yüklemeye gerek kalır mı... Zaten herkes otomatik yapıyor iken, artı bir değer olmaktan çıkacaktır bu davranış kalıpları. Bizim pozitif ya da negatif değer yüklememizin nedeni, standarda girmemiş davranış kalıplarının bize faydalı olanlarını ve olmayanlarını ayırmak ve bunu temel alarak anlam yüklemek. Uzun dönemli etkilerinden bihaber olarak hem de.
Gelişim seviyemiz belli bir noktaya gelene kadar iyi doğru ve kötü yanlış kavramları bizim için geçerli ve gerekli olacak. Bu kavramlara ihtiyacımız olmayacak kadar gelişmek için yeterli vaktimizin kalmayacağı öngörülebilir yaşam biçimimizin doğa karşıtlığı göz önüne alınarak.
196 görüntülenme